8 Aralık 2009 Salı

THY BARÇA'NIN 5. RESMİ SPONSORU OLUYOR


Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu, dünyanın en gözde kulüpleri arasında gösterilen Barcelona futbol takımının sponsorluk teklifini kabul etti. Üç hafta içinde imzalanması beklenen anlaşma ile Barcelona'nın 3 yıl 'resmi taşıyıcısı' unvanını THY alacak.

Zaman Gazetesi'nin haberine göre; THY yönetimi, Barcelonalı yöneticilerin sunduğu sponsorluk teklifini geçen hafta kabul etti. Barcelona'nın isim haklarını pazarlayan Lander Unzueta (Unicef ile Barcelona arasındaki anlaşmayı imzalayan kişi) önceki gün İstanbul'a gelerek Uçuş Operasyon ve Pazarlama departmanından 3 yönetici ile anlaşmanın detaylarını görüştü.

İspanyol yetkililer, THY'den Şampiyonlar Ligi deplasman maçları ile 2010'da Asya'da düzenlenecek ticari turlar için uçak talebinde bulundu. Görüşmede ayrıca, THY'nin, Barcelona'nın 'resmi taşıyıcısı' olması konusunda görüş birliğine varılırken, 'tahsis edilecek uçak üzerine Barcelona takımının logosunun konulması ve uçağa Barcelona isminin verilmesi' gibi teklifler de değerlendirildi.

3 yıllık süreyi kapsaması beklenen sponsorluk anlaşmasının üç hafta içinde imzalanacağı ifade edildi. Barcelona'nın, ikisi Katalan (La Caixa Bankası ve Estrella Damm-Bira markası), ikisi de ülke dışından (Nike ve Audi) olmak üzere 4 resmi ana sponsoru bulunuyor. Anlaşma sağlanması halinde THY, Barcelona'nın 5. ana sponsoru olacak. THY, İspanyol ekibine ilk uçağını, Abu Dabi'de düzenlenecek FIFA Dünya Kulüpler Şampiyonası için 13 Aralık'ta tahsis edecek. Anlaşmanın o tarihe kadar imzalanmaması halinde Katalan ekibi ücret karşılığı uçurulacak.

20 Ekim 2009 Salı

EMPANADA (İSPANYOL BÖREĞİ)

Empanada, içi çeşitli malzemelerle (peynir, ıspanak, kıyma, ton balığı, jambon, deniz mahsülleri sığır eti veya tavuk eti) doldurularak yapılan bir tür börektir. Anavatanı İspanya olmakla birlikte, Portekiz ve Latin Amerika ülkelerinde de bilinir ve değişik çesitlerde yapılarak sıkça tüketilir.


Empanada´nın kökeni Camino de Santiago hacıları tarafından bahsi edildikleri 10. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar geriye takip edilebilir. En eski belgelerden biri, bir empanada tasvrini içeren Santiago de Compostela Katedrali'nin 12. yüzyıla ait Pórtico de la Gloria 'sının bir kabartmasıdır. Bir diğeri ise hemen yanında bulunan Palacio de Gelmírez 'de görülür.




İlk olarak İspanya´nın Galicia bölgesinde yapılmaya başlanan ve bugün bütün ülke çapında ünlü olan empanadayı birçok pastane ve fırında bulmak mümkündür. İspanyol empanadası, yarıçapı yaklaşık 30 cm olan daire şeklinde ya da tüm tepsiyi kaplayacak şekilde yapılır.Galicia'da empanadanın daha küçük, yarımay şeklinde versiyonları da bulunur ki bunlar orada ¨Empanadillas¨ olarak adlandırılır.




Mayalı yada normal hamurla yapılan empanadada, temel dolgu malzemesi olarak, paprika biber, domates ve soğan kullanılır ve istenilen iç ilave edilir.İspanya'da ton balıklı empanadaya daha çok rastlanır.




Ton balıklı Empanada - Hamur için malzemeler :




280 gr. un


125 gr. soğuk, tuzsuz tereyağı küp küp doğranmış


1,5 tatlı kaşığı tuz


1 adet yumurta


1/3 bardak soğuk su


1 yemek kaşığı sirke




Tarif :


1.Unu, tuzu ve yağı yoğurma kabı içerisinde parmak uçlarınızla sıkıştırarak yoğurun.


2.Küçük bir kasenin içinde yumurtayı, suyu ve sirkeyi çatalla çırpın. Unlu karışımın üzerine dökün ve bütün malzemeyi iyice karıştırın.


3.Tezgahın üstünü hafifçe unlayın. Hamuru tezgaha koyun ve toparlanana kadar yoğurun. Hamuru naylon poşet içine koyarak buzdolabında 1 saat bekletin.


4.Bu hamuru kullanabileceğiniz gibi hazır satılan milföy hamurlarıylada empanadayı deneyebilirsiniz.




İç harcı için malzemeler :


1 büyük soğan


1 yumurta( beyazı içine sarısı böreğin üzerine sürülecek)


5 çorba kaşığı tomates salçası


2 adet kırmızı tatlı biber


2 kutu ton balığı konservesi


Tuz, karabiber




Soğanı, küp küp keserek bir kaseye koyuyoruz ve içine 1 yumurtanın beyazını ve 5 çorba kaşığı tomates salçasını ekliyoruz. 2 adet kırmızı tatlı biberi de iri iri keserek ilave ediyoruz. Son olarak 2 büyük kutu ton balığı konservesinide yağlarını süzerek ekledikten sonra damak zevkinize göre tuz ve karabiber serpip fazla ezmeden karıştırıyoruz.




Daha önceden hazırlamış olduğumuz empanada hamurunu kullanacaksak eşit olarak 12 parcaya ayırıp tek tek açarak kullanıyoruz.




Rulo yada normal milföy hamuru kullanacaksak hamurları elimizle yumuşatarak, birbirine ekleyip hafif un ve merdane yardımı ile açıyoruz.


Yağlanmış bir borcama veya yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine açtığımız hamurları serip, içine hazırladığımız tonbalıklı harcı (yada neyli seviyorsanız) yayarak koyuyoruz. Diğer milföy hamurlarınıda (toplam 16 olabilir )birbirine ekleyip açıyoruz ve böreğin üzerine koyup kenarlarını kapatıyoruz.


Artan milföyleri şeritler halinde keserek böreğin üstünü süsleyebilirsiniz.Yumuşayan hamur çektikçe uzuyor ve istediğiniz boya geliyor.Ayırdığımız yumurta sarısını zeytinyağı ile karıştırıp böreğin üzerine sürün...


150-160 derece fırında 40-50 dakika pişirin…
Afiyet olsun

9 Ekim 2009 Cuma

ANA PASTOR VE HEYETİ ANKARA'DA TEMASLARDA BULUNDU




Ziyarette konuşan Türkiye-İspanya Parlamentolarası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti Siirt Milletvekili Afif Demirkıran, iki ülke arasındaki ilişkinin 14. yüzyıla dayandığını, özellikle son 10 yılda bu ilişkilerin en yüksek noktaya ulaştığını ifade etti.




Hükümetler arası ilişkilerin de en üst seviyede olduğunu belirten Demirkıran, parlamentolararası ilişkilerin bu seviyeye ulaşmasını arzuladıklarını söyledi.




Türkiye-İspanya Parlamentolararası Dostluk Grubuna üye çok sayıda parlamenterin bulunduğunu kaydeden Demirkıran, bunun, İspanya'ya duyulan sempatinin bir göstergesi olduğunu anlattı.




Demirkıran, ayrıca, AB sürecinde Türkiye'ye verdiği destekten ötürü İspanya'ya teşekkür etti.




İspanya Parlamentosu İkinci Başkan Yardımcısı ve İspanya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Pastor da iki ülke arasında yüzyıllar önce başlayan ilişkilerin gelişmesinden memnuniyet duyduklarını ifade etti. Pastor, bu ilişkilerin iki ülke için çok faydalı sonuçlar doğuracağına inandığını kaydetti.




TBMM'ye gelmeden önce Anıtkabir'i ziyaret ettiklerini dile getiren Pastor, ''Orada, halkınızı ve tarihinizi daha iyi tanıdık. Neden Türk olduğunuz için bu kadar övündüğünüzü daha iyi anlamış olduk'' dedi.




Pastor ve beraberindeki heyet, daha sonra TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy ve komisyon üyeleriyle görüştü.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

LONELY PLANET'TEN 154 SAYFALIK ÖZEL TÜRKİYE SAYISI


PASION TURCA


Lonely Planet dergisi 7. sayısı İstanbul özel sayısının ardından, 24. sayısını da Türkiye'ye adadı.




154 sayfalık Lonely Planet'ın 24. sayısının tamamı neredeyse (20-130 arası, 110 sayfası) Türkiye dosyasına ayrılıyor...




Lonely Planet dergisinin Ağustos sayısı “Yunanistan ya da İtalya’dan daha fazla klasik döneme ait arkeolojik kalıntının ve birbirinden leziz yemeklerin bulunduğu Türkiye’nin gezginleri kendine hayran bıraktığı” satırlarıyla başlıyor...




“Kuşbakışı Türkiye” dosyasıyla açılan dergide sabırlı, hoşgörülü ve konuksever halkıyla ülkemiz, İspanyolların kendilerini evinde hissettiği, mükemmel bir altyapıya sahip bir turizm cenneti olarak tanıtılıyor...




“1001 Yüzlü Şehir” başlıklı dosyayla tarihi ve turistik yerlerinden gece hayatına, eski çarşı pazarlarından modern alışveriş merkezlerine İstanbul tanıtılıyor. Boğazı’nın Asya ve Avrupa’yı ayırdığı, sokaklarında her türlü müziğin dinlendiği, binlerce yıllık tarihi olan İstanbul'un bugün de Türkiye’nin ekonomi ve kültür başkenti olduğu ifade ediliyor.




Istanbul'un ardından Trabzon’dan Kaçkarlar’a, Rize'den Safranbolu’ya Karadeniz sahili en belirgin özellikleri ile tanıtılıyor. Ülkemizin tarihi mirası doğudan batıya İpek Yolu dosyasında gözler önüne seriliyor. Sadece peri bacalarıyla değil, yeraltı şehirleri ve Göreme Açıkhava Müzesi’ndeki freskolarıyla İspanya’da popüler bir tatil yöresi olan Kapadokya'ya da Lonely Planet dergisinde geniş yer ayrılmış.




“Her şeyin başladığı deniz” dosyasında Troya’dan Bergama’ya, Efes’ten Pamukkale’ye Akdeniz ve Ege bölgelerine de geniş yer veriliyor. Sayfalarında ülkemizdeki inaçlara da yer veren dergide Doğu Anadolu Bölgesindeki kiliseler ve Mevlevilik de geniş geniş anlatılıyor.




Özel Türkiye sayısında her 10 Kasım’da saat 09.05’te Atatürk’ün anısına 1 dakikalık saygı duruşunda bulunduğumuza dikkat çekilmiş. İspanyolcaya çevrilen Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet gibi büyük yazarlarımızın eserleri hakkında bilgi verilirken halı ve kilim kültürümüz ve çaya düşkünlüğümüzden de bahsediliyor.




Lonely Planet Türkiye özel sayısı ülkemizin 7 bölgesi hakkında pratik bilgilerin verildiği 13 sayfalık bir rehber ile tamamlanıyor.




Yapılan bu çalışma ile ülkemizin milyonlarca dolarlık bir tanıtımı yapılırken, Türkiye hakkında İspanyolca çok ciddi ve güncel bir kaynak eser de oluşturuluyor.






Madrid Turizm ve Kültür Müşavirliği'nin son 3 senedir halkla ilişkilerini sürdüren, İspanya ve Türkiye eğlence hayatında son dokuz yıldır önemli bir yere sahip olan Pasion Turca birbirinden farklı projeler ile Türkiye tanıtımlarına devam ediyor. Türkiye'ye Monica Molina, Pink Martini, Cesaria Evora, Joaquin Cortes, Paco de Lucia, Lara Fabian, Azucar Moreno, Mariza gibi çok sevdiğimiz sanatçıları yıllardır getiren ve bizlerle tanıstıran Pasion Turca, daha önce de Guess'in dünya takvimi çekimleri, özel GEO Türkiye sayısı, Intramurros özel sayısı, Conde Nast kapak çekimleri, Monica Molina albüm kapaği özel çekimleri, İspanya'da kültürel çıkarma yaptığımız La Mar de Musicas festivali, ünlülerle Türkiye tanıtımı gibi çarpıcı projelere imza atmıştı... İspanyol ve Latin dünyasının ünlü isimleri Lolita, Rosario, Marta Sanchez, Chenoa, Monica Molina, Azucar Moreno, Poty, Ana Milan, Belinda Washington, Paula Vasquez, Paco Leon, Carlos Baute, Falete, David Delfin, Miguel Abellan, Arturo Arribas, Manu Tenorio'nun aralarında bulunduğu 30'den fazla ünlü simayı Madrid Turizm ve Kültür Müşavirliğimiz destekleri ile Türkiye'de ağırlamış ve imajlarını Türkiye'nin güzellikleri ile birleştirip yazılı ve görsel basında milyonlarca dolar değerinde kapak haberler yaptırmıştı. Son üç senede yapılan çalışmalar ile turist sayısındaki 4 kata yakın artış dikkati çekerken, İspanya'daki en son sürpriz sayfalarının tamamını Türkiye'ye ayıran Lonely Planet Türkiye Özel sayısı.

İNDRA: ''15 YIL HAYAL ETTİK, TÜRKİYE'DE BÜYÜYECEĞİZ''


Geçen yıl Türkiye’nin hava gözetim ağının modernizasyon ihalesini alan İspanyol yazılım devi Indra Systemas kapılarını Türk basınına açtı. İnsansız uçaktan, inşaata, helikopterden, enerjiye, telekomünikasyondan finans sektörüne kadar çeşitli alanlarda yazılım çözümleri üreten, dünya hava trafiğinin üçte ikisini yöneten Indra’nın Genel Müdürü Manuel Flecha, “Türkiye, 15 yıldır hayallerimizi süsleyen bir ülkeydi” dedi.İhaleyi 38.5 milyon Euro’ya kazandıklarını ve 3 yılda tamamlayacağı proje ile 23 radar sistemi kuracaklarını hatırlatan Indra, şu bilgileri verdi: “İspanya’nın en büyük, Avrupa’nın ise üçüncü büyük bilişim firmasıyız. 2008 gelirimiz 2 milyar 380 milyon Euro.Başta savunma sistemleri olmak üzere ulaşım, enerji, sağlık, telekomünikasyon ve finans sektörleri için yazılım çözümleri üretiyoruz Neredeyse yüzyıllık tecrübeye sahibiz. Bugün yaşanan krizin Türkiye’nin cazibesinden hiçbirşey kaybettirmedi. Türkiye genç nüfusuyla en fazla gelecek vaadeden ülkelerden biri ve teknolojik gelişim bakımından yetişen genç nüfus değişimi çok süratlendirecek. Nabucco ile cazibesi artan Türkiye’de enerji şirketleri için de projeler yapmak istiyoruz.” Dünyanın değişik ülkelerinde 20 yazılım laboratuvar ve 8 bin 500 uzmanı bulunan Indra, Türkiye’de yeni ihalelerle istihdam ettiği kişi sayısını artırmayı da planlıyor. Indra Systemas Türkiye Müdürü Özgür Kaprol da, merkezi Ankara’da bulunan şirkette Türk mühendislerden oluşan ekip kuracaklarını söyledi.

PELİN ESMER'İN FİLMİ SAN SEBASTİAN FESTİVALİNDE YARIŞACAK


Türk yönetmen Pelin Esmer'in "11'e 10 kala" filminin, İspanya'nın önemli etkinliklerinden olan ve bu yıl 57. kez düzenlenecek San Sebastian Uluslararası Film Festivali'nde iki ayrı yarışmada yer alacağı bildirildi. Filmin yapımcı şirketleri arasında yer alan Sinefilm yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, "11'e 10 kala" filminin festivalde "Zabaltegi-Yeni Yönetmenler" adlı bölümünün yanı sıra ana yarışma bölümünde de yarışacağını belirterek, bu açıdan bugüne kadar festivalde iki bölümde birden yarışacak tek Türk filmi olma özelliği taşıdığını vurguladı. Türkiye'de 25 Eylülde gösterime girmesi beklenen film, bir koleksiyoncu ile kapıcının hikayesini anlatıyor.

11 Ağustos 2009 Salı

HOLA'NIN KAPAK ÖYKÜSÜ: '' CAYETANO VE EVA TÜRKİYE'DE''



İspanya’nın en ünlü matadorlarından Cayetano Rivera ve sevgilisi İspanya güzeli Eva Gonzalez’in Türk bandıralı bir yatta Ege sahillerinde geçirdiği tatilleri , Türkiye’yi haftalık HOLA! dergisinde kapağa taşıdı.Hem babası hem de dedesi gibi İspanya’da boğa güreşleri denildiğinde akla gelen ilk isimlerden olan Cayetano Rivera'nın attığı her adım İspanyol basını tarafından takip ediliyor. Cayetano'nun yeni aşkı 2003 İspanya güzeli Eva Gonzalez ile birlikte geçirdiği rüya gibi tatil, bu hafta İspanyol televizyonlarının da en fazla takip ettiği konuların başında yer aldı.1 milyonu aşan tirajlı İspanyol Hello dergisi Hola! 'da çıkan 14 sayfalık bu kapak haberi ile Ege sahillerimize milyon dolarlık bir tanıtım yapılmış oldu. Daha önce Monica Molina, Azucar Moreno, Lolita, Falete, Rosario Flores, David Bustamente, Chenoa, Marta Sanchez gibi onlarca ünlüyü ülkemizin tanıtımında kullanan ve çekimler yaptıran Pasion Turca daha önce de HOLA! dergisi için Cayetano'nun eski eşi İspanyol Alba düşesinin kızı Eugenia Martinez de İrujo'yu da İstanbul'da ağırlamıştı.

2 Temmuz 2009 Perşembe

HİSPANATOLİA 2 YAŞINI DOLDURDU


2 Temmuz 2007... Hispanatolia'nın yayın hayatına girmesinden bu yana tam 2 yıl geçmiş bulunuyor. O günden bu yana küçük ekibimizde bazı küçük değişiklikler oldu elbette. 2 yıl önce Akın Özçer ve Mehmet Çiftçi'nin başlattığı portal 6 ay kadar sonra sıkıntılı bir döneme girmişti. Mehmet Çiftçi'nin ayrılmasıyla İspanyolca bölümümüzde aksamalarla karşılaşmıştık. Ardından Mehmet Çiftçi'nin yerini alan arkadaşımız Pablo Gomez, aramıza katılan Francisco Olmos ve Engin Eryiğit'le yola devam ettik.
Hispanatolia'nın yayınını sürdürmesinde mimar arkadaşımız Kaan Köksal'ın büyük katkılarını da unutmamak gerekir. İlk günden itibaren portalımızın teknik sorumluluğunu yürüttü uzunca bir süre. İkinci yılımızı doldurduğumuz bugüne kadar da teknik olarak kendisinin katkılarını almaktayız. Aslında böylesine küçük bir redaksiyon kadrosuyla hizmet verdi Hispanatolia iki yıl boyunca.
Selda Özçer ve Funda Gomez'in katkılarını da aldık elbette ama tam anlamıyla profesyonelleşemedik bu süre içinde. Aramıza katılmak isteyenler oldu ama hiçbir karşılık beklemeden özveriyle Türk-İspanyol dostluğuna hizmet edenler olarak hep küçük bir kadroyduk.İki yıl içinde Hispanatolia olarak Madrid Büyükelçiliğimizden aldığımız sembolik katkıyla yürüdük bugüne kadar. Bu katkıdan ve belki bundan daha çok demokratik duruşundan ötürü Büyükelçi Ender Arat'a teşekkürü borç biliyoruz. Çünkü Hispanatolia dışarıdan hiçbir müdahaleye maruz kalmaksızın sivil ve bağımsız bir portal olarak varlığını sürdürdü hep. Kuşku yok ki böylesine küçük bir ekiple günlük bir gazete gibi yayın hayatında kalabilmek kolay değildi. O nedenle bazı gazete haberlerine başvurmak zorunda da kaldık, hala kalıyoruz. Amacımız her bölümde orijinal katkılar yapmak olduğu halde.
Hispanatolia deyince Profesör Alejandro Lorca'yı da unutmamak gerek. Madrid Otonom Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Profesör Lorca, Türkiye'nin AB ile müzakerelerini destekleyen GANETU'nun da Başkanı. Profesör Lorca'nın karkılarıyla 3. yılımızda yeniliklere gidecek, portala biraz daha bilimsel bölümler ekleyeceğiz. Hatta bir Internet Radyosu oluşturma projemiz de var. Bütün bunlar için portalımızda teknik olarak da değişikliklere gideceğiz. Bütün bunlar için kuşku yok ki profesyonelleşmek, belirli bir bütçeye sahip olmak gerekiyor. Bu aşamaya henüz gelmedik ama MAPFRE/Genel Sigorta bu yıl Hispanatolia'ya sponsor olmayı öngörüyor.
Bütün bu yenilikleri ilerideki haftalarda ve aylarda görmeyi umut ediyor, 2. yaşımızı bu vesileyle kutluyoruz.

24 Nisan 2009 Cuma

TORTOS DE MAIZ (KIZARMIŞ MISIR EKMEĞİ)


Asturias´lı Gonzalo Mendez de Cancio, 17.yy´da Florida valisiyken mısırı ilk kez Asturias´ın Tapia şehrine getirir. O dönemde yanlızca buğday unu (escanda) ve çavdar unu (centeno) bulunan bölgede mısır, ilk zamanlar hayvan yemi olarak kullanılmışsada zamanla insanlar mısır ekmeği yapmaya başlamış ve böylelikle mısır geçen zaman içinde mutfaklardaki hakettiği yeri almıştır.


Mısır unuyla hazırlanan bir çeşit ekmeğin yağda kızartılmasıyla elde edilen Tortos de maiz, bundan 20 yıl öncesine kadar İspanya´nın Asturias bölgesindeki köylerde yapılan bir ekmekken, bugün artık en lüks restaurantlarda usta şeflerin ellerinde şekillenen bir yemek haline gelmiştir.

Malzemeler:
300 gr mısır unu
50 gr buğday unu
Ilık su
1 çay kasığı tuz


Kızartmak için: 1 su bardağı zeytinyağı
Servis için: Tortosun üzerine konularak yada yanında birlikte servis etmek için çok çesitli alternatifler bulunmaktadır.Tipik olarak, inek sütünden yapılan ve çok sert bir tadı olan mavi Cabrales peyniri ve bal eşliğinde servis edilebileceği gibi kızarmış yumurta, peynir çeşitleri, sucuk, pastırma yada çeşitli soslar eklenerek hazırlanmış karışımlarda kullanılabilir.


Hazırlanışı:


Genişçe bir cam kaseye mısır ununu ve buğday ununu koyuyoruz.Ilık suyu azar azar ilave ederek ve tuzuda ekleyerek sıkı, ancak çok fazla sert olmayan bir hamur yoğuruyoruz. Yoğurarak top şekline getirdiğimiz hamurumuzu temiz ve nemli bir mutfak bezi ile örterek 5-6 saat kadar dinlenmeye bırakıyoruz. Ardından elimizle yumurta büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlıyoruz ve yine aynı cam kap içerisinde üzerini streç bir film ile kapatarak yarım saat kadar daha nemlendiriyoruz.Daha sonra hamurdan kopardığımız yumurta büyüklüğündeki parçaları elimizle yuvarlayıp bastırarak açıyoruz ve orta ateşte arkasını ve önünü 1-2 dakika kızartıyoruz. Kızaran tortosları kağıt mutfak havlusuna koyup fazla yağlarını alıyoruz.Tortosları, sıcak soğuk yada ılık servis yapabiliriz önemli olan yeni pişirilmiş olmasıdır.







Afiyet olsun

10 Nisan 2009 Cuma

SEVİLLA'DA FAHRÎ KONSOLOSLUK AÇTIK

Türkiye, Sevilla'da fahri konsolosluk açtı. Bu amaçla düzenlenen törene Madrid Büyükelçimiz Ender Arat ve Konsolosluk işleriyle görevli Büyükelçilik İkinci kâtibi ve Başbakanlık Türk Yatırım Ajansı İspanya temsilcisinin yanısıra, Andalucia Özerk Yönetimini temsilen Enrique Ojeda Vila, Sevilla Belediye başkan Yardımcısı , Ticaret Odası Başkanı, korkonsüler mensupları ve 200 kadar davetli katıldı. Sevilla'nın tarihi merkezinde, en işlek caddesi üzerinde son derece merkezi bir binanın ikinci katında açılan Konsolosluk ofisi yaklaşık 150 metrekare kullanım alanı, özenli ve modern tasarımı, ülkemize ilişkin resim ve tabloların zevkli seçimi ile davetlilerin büyük beğenisini almıştır.Törenden sonra, Sevilla'nın tarihi ve prestijli oteli Alfonso XII'de, Endülüs Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Danışmanı Ojeda, Büyükelçi Ender Arat ve Fahri Konsolos Moreno'nun konuşma yaptığı bir oturum düzenlenmiştir. Sözkonusu konuşmalar sırasında, Endülüs ve Türkiye arasındaki tarihi, kültürel bağlara atıfla her alandaki ilişkilerin ileriye götürülmesi temennisi ile bu hususta Sevilla Fahri Konsolosluğumuzun üstleneceği sorumluluk vurgulanmıştır. Açılış vesilesiyle yapılan etkinlikler otelin bahçesinde düzenlenen bir kokteyl ile son bulmuştur. Ülkemize duyduğu büyük hayranlık ile sorumluluk üstlenme iradesi ön plana çıkan Fahri Konsolos Manuel Moreno, adaylık sürecinde bölgeye yapılan -Bakan düzeyi dahil- ziyaretlerin eşgüdümünde, ticari, ekonomik, kültürel faaliyetlerin hazırlanmasında büyük katkılarda bulunmuştur. Bir Türk ve bir İspanyol asistanın çalışacağı Fahri Konsolosluğumuzun, Manuel Moreno'nun yönetiminde Endülüs bölgesiyle ilişkilerimizin geliştirilmesinde önemli getiriler sağlayacağı değerlendiriliyor.

ZAPATERO AB ÜYELİĞİMİZE DESTEĞİNİ YİNELEDİ


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero'nun, Türkiye'nin AB üyelik sürecine verdiği desteği bir kez daha vurgulamasından memnuniyet duyduğunu söyledi. 1. Türkiye-İspanya Hükümetlerarası Zirvesi sonrasında Başbakan Erdoğan ve İspanya Başbakanı Zapatero ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, bugün iki dost ve müttefik ülke, Türkiye ile İspanya arasında ikili hükümetler arası zirve niteliğindeki ilk toplantıyı gerçekleştirdiklerini belirterek, iki ülke arasında geçen yıllarda ivme kazanan yakın işbirliğinin doğal bir sonucu olarak Zapatero'yla, ilişkileri daha ileriye götürecek, daha ileri düzeyde çalışmalara başlangıç teşkil edecek hükümetlerarası zirve toplantıları yapmaya karar verdiklerini kaydetti. Bu tür zirve düzeyindeki toplantıları, özel önem atfettikleri ülkelerle gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, bir yandan ilişkileri derinleştirecek yeni açılımlar başlatmayı hedeflerken, bir yandan da toplantı yaptıkları ülkelere verdikleri önemin göstergesi niteliğinde bulunduğunu belirtti. Bu bakımdan İspanya ile gerçekleştirilen zirve toplantılarının, İspanya'nın Türkiye için en ayrıcalıklı ülkelerden biri olduğunu teyit ettiğini, aynı şekilde İspanya açısından da Türkiye'nin ayrıcalıklı konumunu ve İspanya'nın, Türkiye'ye verdiği desteği ortaya koyduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: ''Türkiye ve İspanya, aynı değerleri paylaşan, uluslararası meselelere yapıcı ve çözüm arayan bir anlayış noktasında ortak vizyonları olan iki ülkedir. Nitekim ikinci forumu yarın İstanbul'da, ev sahipliğimizde başlayacak olan Medeniyetler İttifakı gibi önemli bir projeye Zapatero ile birlikte eş başkanlık yapmaktayız. Bu projenin 2004 yılından bu yana kaydettiği ilerleme ve uluslararası arenada gördüğü kabul, paylaştığımız bu ortak vizyonun ne kadar isabetli bir girişim olduğunun açık ispatıdır.''

TÜRKİYE-İSPANYA KONFERANSI YAPILDI


Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi ile Avrupa, Akdeniz ilişkileri konusunda uzman İspanyol düşünce kuruluşu Instituto Europeo Mediterraneo(IEMed) tarafından düzenlenen yıllık ''Türkiye-İspanya Konferansı''nın ilki yapıldı. Sakıp Sabancı Müzesi'nde gerçekleştirilen konferansın açılışında konuşan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, çok önemli bir zamanlamayla yapılan bu konferansı gerçekleştirdikleri için düzenleyenleri kutladı. Bağış, bugün iki ülke üst düzey yöneticilerinin bir araya geleceğini, toplantının bu ilk Türk-İspanyol Zirvesi için çok büyük bir baz oluşturduğunu söyledi. Türkiye-İspanya ilişkilerinin 14. yüzyıla dayandığını, 1783 yılından itibaren de diplomatik ilişkilerin başladığını anlatan Bağış, son 10 yılda bu ilişkilerin ivme kazandığına işaret etti. ''İspanya'nın Avrupa Birliğinde Türkiye'yi desteklemesi, bizi çok mutlu ediyor'' diye konuşan Bağış, iki ülke arasındaki turist sayısının, akademik alanda öğrenci değişiminin ve ticari ilişkilerin arttığını kaydederek, İspanya Parlamentosunda da bir dostluk gurubu oluşturulduğunu hatırlattı. Tıpkı Anadolu gibi, İberia Yarımadası'nın da farklı alanlarda, farklı geçmişlerden gelen insanların mekanı olduğuna dikkati çeken Bağış, bir medeniyetler çatışması ihtimali varken Türkiye ve İspanya'nın medeniyetler ittifakına başkanlık yaptığını, bunun da eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ı dahi şaşırttığını vurguladı. Egemen Bağış, ''Bir zamanlar bize, 'Avrupa'nın hasta adamı' deniyordu. Kimse bize, 'Asya'nın hasta adamı' dememiştir. Biz tamamen Avrupa'nın tarafındayız. Hiçbir zaman bu kadar zengin ve güçlü olmamıştık. Şimdi en iyi durumdayız'' dedi. İspanya Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanı Magdalena Alvarez de AB konusunda Türkiye'yi desteklediklerini söyledi. Türkiye ve İspanya'nın Akdeniz'in iki ucunda olmasına rağmen, coğrafi mesafenin engel olamadığını, çok güçlü ilişkileri bulunduğunu vurgulayan Alvarez, ''Akdeniz bizi ayırmıyor, aksine bir araya getiriyor. Hem Türkiye hem İspanya kendi içinde diğer kültürlerin en iyi taraflarını alıp birleştirmiştir. İki ülkede kültürlerin birleşmesinin en iyi örneğidir'' diye konuştu.Türkiye-İspanya Konferansı, öğleden sonra, üç çalışma grubu halinde devam etti. Çalışma grupları, iki ülke sivil toplumlarının birbirlerine yakınlaştırılması amacını güdüyor.

3 Mart 2009 Salı

BÜYÜKELÇİ JOAN CLOS İZMİR BELEDİYESİNİ ZİYARET ETTİ


İspanya'nın Ankara Büyükelçisi Joan Clos Mathe, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu makamında ziyaret etti. Barselona şehrinde iki dönem belediye başkanlığı yapmış olan Büyükelçi Mathe ile deneyimlerini paylaştıklarını belirten Başkan Kocaoğlu, "İzmir'le Barselona çok benziyor. Fahri konsolosumuzla sık sık biraya gelerek karşılıklı bilgi birikimlerimizden faydalanmaya, Barselona'ya giderek de şehrimizin tanıtım ve dış ilişkiler faaliyetlerini sürdürmeye çalışacağız." dedi. Büyükelçi Mathe ise ilk defa geldiği İzmir'in güzel, neşeli ve hayat enerjisi dolu bir şehir olduğunu söyledi. Joan Clos Mathe, "Politik ve stratejik açıdan çok önemli bir noktada olan İzmir'le İspanya arasındaki ilişkilerin artarak devam edeceğini umuyorum. İk iülkenin tekstil, otomotiv, tarım, turizm ve yenilenebilir enerji gibi birçok ortak ticaret konusu var. İzmir'in bu konulardaki işbirliğimize ivme kazandırarak, ilişkilerimize güç katacağını ümit ediyorum." şeklinde konuştu.

19 Şubat 2009 Perşembe

BÜYÜKELÇİ ENDER ARAT DIALOGO EUROPEO'DA KONUŞMA YAPTI




Büyükelçi Ender Arat’ın Dialogo Europeo’da yaptığı konuşmanın metni(Madrid, 17 Şubat 2009)




Sayın Büyükelçiler, Değerli Dostlar, Bayanlar, Baylar:


Bu sabah sizinle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.Dialogo Europeo yöneticilerine bu fırsatı bana verdikleri için teşekkür ediyorum.Türkiye’nin Büyükelçisi olarak İki yıldır Madrid’de görev yapmaktayım.İtiraf etmeliyim ki, İspanya’da ayrıcalıklı Büyükelçiler arasında yer almaktayım.Zira Türkiye ile İspanya arasındaki ilişkiler mükemmel bir düzeyde. Hiçbir siyasi sorunumuz yok.Ekonomik ilişkilerimiz diğer ülkeleri kıskandıracak şekilde her yıl gelişiyor.Ticaret hacmimiz 2008 yılında 6,5 milyar Avro’yu aştı.Türkiye’deki İspanyol yatırımları giderek artıyor.İspanyol yatırımcılar Türkiye’nin iç pazarının büyüklüğünü ve Türkiye’nin periferisindeki Kafkasya, Orta Asya, Orta Doğu gibi büyük pazarları keşfetmeye başladılar.İspanya Başbakanı “Medeniyetler İttifakı” projesinin ortak sunucusu olarak Türkiye Başbakanını seçti.Medeniyetler çatışması riski ile karşı karşıya bulunduğumuz dünyamızda ihtiyacını duyduğumuz diyalog ve hoşgörünün yerleşmesine hizmet edeceği kabul edilen bu proje, mükemmel düzeydeki ikili ilişkilerimizin uluslararası alana yansımasını teşkil ediyor.Medeniyetler İttifakının birinci forumu 2008 Ocak ayında Madrid’de yapıldı.İkinci forum 6-7 Nisan 2009 tarihlerinde Istanbul’da yapılacak. Bu foruma 100’e yakın ülke ve 15 uluslararası kuruluşun katılması bekleniyor.Türkiye ile İspanya’nın siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda işbirliğini daha da geliştirmesine imkan sağlayacak kapasiteye sahip oldukları bir gerçektir.Nitekim bu anlayışladır ki, Başbakan Zapatero 15 Eylül 2008 tarihinde Istanbul’a yaptığı gayrıresmi ziyaret sırasında iki ülke arasında her yıl düzenli olarak zirve toplantıları yapılmasını önermiştir.Bu öneri Türkiye tarafından memnuniyetle kabul edilmiştir.İlk zirve toplantısının, Medeniyetler İttifakı İkinci Forumunun hemen öncesinde, 5 Nisan 2009 tarihinde İstanbul’da yapılması kararlaştırılmış bulunmaktadır.Zirve toplantılarının, İspanya’nın Portekiz, Fransa, Almanya, İtalya ve Polonya ile olduğu gibi, Türkiye ile de ikili ilişkilerine yeni bir ivme kazandıracağına inanmaktayız.Türkiye ile İspanya arasındaki mükemmel ikili ilişkilerin temelinde, itiraf etmeliyim ki, Türkiye’nin AB’ne tam üye olmasını İspanya’nın kuvvetli bir şekilde desteklemesi yatmaktadır.Zira AB’ne üye olmak Türkiye’nin en öncelikli politikası ve stratejik hedefidir. Türkiye AB’ne girerek Avrupa ile entegrasyonunu tamamlamak istemektedir.İspanya’nın Türkiye’ye verdiği bu desteğin bir devlet politikası olduğunu biliyor ve takdir ediyoruz.Türkiye’yi aday ülke olarak kabul eden kararı 1999 yılında iktidarda bulunan PP Hükümeti desteklemiştir.Şimdi sizlere Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşme politikasının tarihi bir vokasyon olduğunu açıklamaya çalışacağım. Türklerin atayurdu, tıpkı Finlerin ve Macarların olduğu gibi, Orta Asya’dır. Nitekim Türkçe, Fince ve Macarca aynı kökenden gelmektedir ve aynı gramatik kurallara sahiptir.Türkler Orta Asya’dan yola çıktıktan sonra hep Batı’ya yönelmişlerdir.1071’de Anadolu’ya gelerek yerleşen Türkler Osmanlı İmparatorluğunu kurmuştur. İspanya İmparatorluğu gibi, üç kıtada hükümran olan Osmanlı İmparatorluğu, her zaman bir Avrupa gücü olarak kabul edilmiştir.600 yıldan fazla devam eden Osmanlı İmparatorluğunun, giderek zayıflayıp gerilemeye başladığı dönemde dahi, “Avrupa’nın hasta adamı” olarak tanımlandığını tarihe meraklı olanlar hatırlayacaktır.Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp Türkler bağımsızlık mücadelesine giriştiklerinde toprakları Batılı ülkeler tarafından işgal edilmişti. (İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan).Buna rağmen, Mustafa Kemal Atatürk bağımsızlık mücadelesini kazanıp modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kurunca Batı’nın değerlerini benimsemiştir.Demokratik ve laik bir devlet kuran Atatürk köklü reformlar yapmış, Ceza Kanununu İtalya’dan, İdare sistemini Fransa’dan, Medeni Kanunu İsviçre’den örnek alarak hazırlatmıştır.Türkiye, daha Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmadan önce, tam on yıl önce, 1948’de Avrupa Konseyi’nin ve OECD’nin kurucuları arasında yeralmıştır.Türkiye 1952’de NATO üyesi olmuş ve uzun soğuk savaş döneminde komünizm tehlikesine karşı ortak değerlerimizin savunulmasında önemli görevler üslenerek özverilerde bulunmuştur.AB’nin bugün üyesi bulunan, Sovyetler Birliği ardılı birçok ülkenin demokrasiye kavuşmasında, Türkiye’nin NATO üyesi olarak hiç de göz ardı edilemeyecek bir rol oynadığı herhalde yadsınamaz.Bugün Türkiye Avrupa’da tüm kuruluşların üyesidir.1963’den beri de Ortaklık Anlaşması ile AB’ne hazırlanmaktadır.Türkiye’de bu durumu kamuoyuna izah etmenin ne kadar güç olduğunu takdir edersiniz.1963 AB-Türkiye Ortaklık Anlaşmasının, diğer ortaklık anlaşmalarından farklı bir özelliği vardı. Bu özellik anlaşmanın temel hedefinin Türkiye’yi AB’ne tam üye olmaya hazırlamaktı.1963’te bu Ortaklık Anlaşmasını imzalayan Fransa Devlet Başkanı Charles De Gaule, Avrupa ülkesi olmadığı gerekçesiyle Büyük Britanya’nın üye olmasını veto ediyordu.Ortaklık Anlaşması 1964’te yürürlüğe girdiğinde Avrupa Komisyonu Başkanı olan Walter Hallstein’ın yaptığı açıklamayı okuyorum:“Türkiye Avrupa’nın bir parçasıdır. Bu olgu, bugün yapmakta olduğumuz şeyin temel anlamını oluşturmaktadır. Bu, yüzyıllardır geçerli olan ve bir coğrafi kavramı ya da tarihsel olguyu özetleyen bir ifadenin çok daha ötesinde, bir gerçeği teyit etmektedir: Türkiye Avrupa’nın bir parçasıdır.”Türkiye Ortaklık Anlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiş ve 1987’de tam üye olmak için AB’ne müracaat etmiştir.O zamanlar Ankara’da Dışişleri Bakanlığı’nda AB Daire Başkanı idim. Ancak 12 yıl beklendikten sonra, 1999’da Türkiye’nin müracaatına olumlu cevap verilmiş, aday olarak kabul edilmiştir.AB’ne üye olan hiçbir ülke bu kadar bekletilmemiştir.Üstelik Türkiye 1996 yılında AB ile Gümrük Birliğini tesis ederek, bugün bazı üye ülkelerin dahi tam anlamıyla gerçekleştiremedikleri gümrük uyumunu AB ile gerçekleştirmiş bulunmaktadır.Adaylık statüsünün verilmesinden de 5 yıl sonra Türkiye’nin gerekli kriterleri yerine getirdiği kabul edilerek tam üyelik müzakerelerinin başlayabileceği Aralık 2004’de kararlaştırılmıştır.AB’ne katılım müzakereleri nihayet 3 Ekim 2005 tarihinde başlamıştır. Bugüne kadar 10 fasıl müzakereye açılmış ve yalnız biri geçici olarak kapatılabilmiştir. Müzakereler de maalesef yavaş ilerlemektedir.Halen birkaç AB ülkesi bu müzakerelerin ucunun açık olduğunu ileri sürmekte, üyelik yerine ayrıcalıklı ortaklıktan söz etmektedir.Bunun anlamı “Türkiye üye olmasın, ama çok önemli menfaatlerimiz var, AB’den de uzak kalmasın” demektir.AB müktesebatında “ayrıcalıklı ortaklık” yoktur. 27 üyeden hiçbiri için bu ifade kullanılmamıştır. Türkiye için kullanılması düpedüz ayrımcılıktır. Kaldı ki Türkiye bugün dahi AB içinde ayrıcalıklı ortaklığın çok ötesinde bir konumda bulunmaktadır.Türkiye için tam üyelik temel stratejidir. Bunun alternatifi yoktur.Türkiye’nin AB’ne üye olması her iki taraf için kazanç olacaktır.Türkiye AB’ne yük olmayacaktır. Aksine AB’nin birçok bakımdan yükünü devralacaktır.Ekonomik bir dev ama henüz siyasi bir cüce olduğu her gelişmede görülen AB, Türkiye ile önemli bir siyasi güç kazanacaktır.Ortak değerlerimiz olan demokrasi, laiklik, insan haklarına saygı, serbest piyasa ekonomisi Türkiye’nin tam üye olmasıyla Orta-Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya’ya uzanacaktır.Türkiye’nin üyeliği farklı kültürlerin temsilcisi olan ülkelerin bir arada yaşayabilir olduğunu gösterecektir. AB farklılıkların zenginlik sayıldığını dünyaya somut şekilde kanıtlamış olacaktır.Türkiye’nin Avrupa için stratejik önemi karşılaştığımız her yeni krizde bir kere daha görülmektedir.Son zamanlarda yaşadığımız Gürcistan krizi, enerji krizi. Gazze krizi bunun somut örnekleridir.Dışişleri Bakanı Moratinos bu gerçeği 18 Ocak 2009 tarihinde “La Vangardia”ya verdiği mülakatta şöyle ifade etti:“Başbakan Zapatero’nun Türkiye ile ayrıcalıklı dostluk ilişkisi kurma konusunda ne kadar isabetli bir karar verdiği şimdi daha iyi anlaşılıyor”.2007’de Lizbon Antlaşması imzalandığında AB Devlet Sekreteri Alberto Navarro’nun “Türkiye’yi AB dışında bırakmak gerçek bir barbarlık olur” diye açıklama yaptığını hatırlatırım.Değerli Dostlar, aranızda “Pekiyi. Kıbrıs engelini nasıl aşacaksınız” diye soranları duyar gibi oluyorum.Maalesef AB iç ve dış sorunlarını çözüme kavuşturmayan “Kıbrıs”sı, tehditlere boyun eğerek üye kabul etmekle hata yapmıştır.Bunu biz değil, Kıbrıs Rum Yönetiminin her aşamada engeller ortaya çıkartmasından usanan birçok AB devlet adamı itiraf ediyor.Bu konudaki gelişmeleri kısaca anımsatmak isterim.Yaklaşık 50 yıllık bir geçmişi olan Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması için birçok girişimlerde bulunuldu. Ama hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü Rum kesimi Türklerle birlikte yaşamak istemiyor.Örnek vereyim: Bu küçük adada Türk ve Rum toplumu arasında hiçbir evlilik yok. Bir evli çift vardı, 1974’de Yunanistan’daki Albaylar Cuntasının teşvikiyle, Nikos Samsun Kıbrıs’da darbe yaptı, ilk işi bu evli aileyi öldürmek oldu. Adanın gerçekleri böyle.En son ve kapsamlı barış girişimi BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın gözetiminde yapıldı. Uzun ve çok ayrıntılı çalışmalar sonucunda 800 sayfayı aşan bir plan hazırlandı.İsviçre’nin Burgenstock kentinde yapılan son toplantıda ben de vardım. Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Rum tarafı BMGS’ne mutabakatlarını bildirdiler. Ancak Papadopulos adaya döndü ve referandumda Annan Planına hayır oyu kullanın diye propagandaya başladı.Neticede yapılan referandumda Kıbrıs Türklerinin %65 evet , Kıbrıs Rumlarının ise %76 sı hayır oyu kullandı. Almanya’nın o zamanki Şansölyesi Schröder yayımladığı hatıralarında bunu “siyasi ahlaksızlık” olarak tanımlıyor. Avrupa Komisyonu’nda genişlemeden sorumlu Komiser Günter Verheugen 21 Nisan 2004 tarihinde Avrupa Parlamentosu’nda yaptığıkonuşmada “Tassos Papadopoulos Hükümeti hepimizi şaşırttı. Artık diplomatik konuşmayacağım; Kıbrıs Rum Hükümeti tarafından kendimi aldatılmış hissediyorum” dediğini kayıtlarda bulabilirsiniz. BM Genel Sekreteri Annan bu durumu verdiği raporda açıkça anlattı. 28 Mayıs 2004 tarihli Annan Raporu BM Genel Kurulunda maalesef sümen altı edildi. Bu nasıl izah edilebilir? O zamanki liderler Prodi, Schröder, Blair, Berlusconi, Balkanende, Verhaugen, “çözümü Türkiye desteklesin, Kıbrıs Türkleri Referandum’da evet desin biz gerekeni yapacağız” dediler. Ama hiçbir şey yapılmadı. Aksine referandumda % 76 hayır diyen Kıbrıslı Rumlar ödüllendirildi, AB’ye üye kabul edildi.Kıbrıslı Türkler ise ambargo, kısıtlamalar ve izolasyon ile cezalandırılmaya devam ediliyor.Papadopoulos’un geçmişte Kıbrıs Türklerini adada ortadan kaldırmak için eli kanlı EOKA terör örgütünün kurucusu olduğunu bildiğimizden biz hiç şaşırmadık.Bizi şaşırtan, geçen yıl vefat eden Papadopoulos’un hala bir barış güvercini olduğuna inananların bulunması.Kıbrıs Rum kesiminde 2008 başında seçimler yapıldı ve çözüm istediğini söyleyen bir lider geldi: Dimitris Hristofias.Kıbrıs Türk kesiminin lideri, Annan Planına evet diyen, aynı lider: Mehmet Ali Talat.İkisi de aynı siyasi kanata mensuplar.23 Mayıs 2008 tarihinde Talat ve Hristofias bir araya geldiler ve ortak bir açıklama yaptılar.Bu önemli açıklamayı okumak istiyorum:“They reaffirmed their commitment to a bi-zonal, bi-communal federation with political equality, as defined by relevant Security Council resolutions. This partnership will have a Federal Government with a single international personality, as well as a Turkish Cypriot Constituent State and a Greek Cypriot Constituent State, which will be of equal status.They instructed their Representatives to examine, within 15 days, the results of the technical committees.”Bu önemli bir başlangıçtı.Talat ve Hristofias 19 kez görüştüler. Bazı ilerlemeler de kaydettiler.Ancak Rum liderliği görüşmelerin hemen başlamasından sonra AB ülkelerini dolaşmaya başlayarak ortak açıklamadaki ifadeleri aşındırma gayreti içine düştüler. Türkiye’yi engelleme yapmakla suçlamaya başladılar.Bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Diologo Europeo’nun değerli mensuplarına, Kıbrıs Türklerinin gerçeklerini öğrenmek istiyorlarsa, Mehmet Ali Talat’ı davet edip dinlemelerini öneririm.Talat bu müzakerelerin ucu açık olmamasını, bir takvime bağlanmasını istemektedir. Neticede bazı hususlarda anlaşma sağlanamazsa bunları BMGS’nin karara bağlamasını önermektedir. Talat’ın bu tutumu gerçekten çözümden yana olduğunu kanıtlamaktadır. Ancak, maalesef Talat’ın bu önerileri Rum tarafınca kabul edilmemektedir. Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturacak olanlar Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlardır. Türkiye Kıbrıslı Türklerin lideri, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a güvenmektedir. 3 Ekim 2008’de başlayan kapsamlı barış müzakerelerini desteklemektedir.Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu desteği her vesileyle açıklamış ve soruna çözüm bulunmasında Türkiye’nin her zaman bir adım önde olacağını ilan etmiştir. Papadapoulos’dan farklı olduğunu ve samimi olarak çözüm istediğini ileri süren Hristofias’ın bazı Avrupa ülkelerini de inandırdığını görüyoruz. Ancak unutmayalım ki geçmişte Hristofias, Papadapoulus’un Annan Planına hayır kampanyasını kuvvetle desteklemişti. Atadığı bakanların çoğu da çözüme karşı kişilerdir. Henüz Hristofias’ın samimi olarak çözümden yana olduğunu kanıtlayan hiçbir davranışını göremedik. Aksine müzakerenin başında yapılan ortak açıklamayı, (biraz önce size okudum), şimdi inkar etmektedir. Müzakerelerin ne zaman sona ereceğinin belirlenmesinden kaçınmaktadır. Üzerinde mutabakata varılamayacak noktaların BM Genel Sekreterinin hakemliğinde karara bağlanmasına yanaşmamaktadır. Hristofias BM parametreleri, disiplini ve metodolojisinden uzak durmakta, çözüme ilişkin temel ilkeleri saptırarak ve zamana oynayarak uluslar arası kamuoyunu tedricen Türk tarafı aleyhine döndürmeye çalışmaktadır. AB ile müzakere sürecini kullanarak Türkiye üzerindeki baskının arttırılmasını sağlamaya çaba göstermektedir. AB ülkeleri arasında Türkiye’nin üye olmasını istemeyenlerin de maalesef Kıbrıs’ın arkasına sığındıkları görülmektedir.Gerçekten Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmasını arzu eden ülkelerin, ki İspanya’nın bu ülkeler arasında olduğunu biliyoruz, Kıbrıs’ın diğer yarısının da AB’ye üye olabilmesi için, hakkaniyet çerçevesinde öncelikle Kıbrıs Rum Yönetimini teşvik etmeleri müzakerelerden sonuç alınmasına katkıda bulunacaktır.




Teşekkür ederim.

ZAPATERO´DAN TÜRKİYE´YE DESTEK






Zapatero, Madrid’deki Avrupalı Gazeteciler Derneğinde yaptığı açıklamada, İspanya’nın 2010 yılının ilk yarısında üstleneceği AB dönem başkanlığında hükümetinin öncelikleri hakkında bilgi verirken, "İspanya, dönem başkanlığında, Türkiye’nin ve Hırvatistan’ın AB üyeliğine ve AB’ye girme isteklerine destek vereceğinide ekledi.Başbakan Zapatero, hedeflerinin "Avrupa’nın vatandaşlarıyla dayanışma içinde olmasını sağlayacak sosyal reformların hayata geçirilmesi için yoğun çaba göstermek", "Avrupa’nın dünya çapında rekabet karşısında yeni bir ekonomik model geliştirmesini teşvik etmek", ve "Avrupa’nın küresel konularda tek ses olmasını sağlamak" olarak açıkladı.2010 yılında düzenlenecek AB-ABD zirvesinin, ticari alan, iklim değişikliğiyle mücadele, dünyada barış ve güvenliğin sağlanmasında iki taraf arasında "köklü ortaklıklar ve ittifakın" devam etmesi açısından önemli olduğunu belirten Zapatero, NATO ile AB’nin güvenlik konularında ortak çalışması gerektiğine dikkat çekti.Diğer yandan, Avrupa’da son aylarda "yabancı düşmanlığı" ve "Avrupa karşıtlığı milliyetçiliğin" arttığınıda belirten başbakan Zapatero, "kimsenin bunlardan memnuniyet duyamayacağını" da belirtti. Ayrıca Zapatero, İrlanda’nın referandumda Lizbon Anlaşması’na "hayır" demesiyle ortaya çıkan sorununda aşılması gerektiğini ekledi.

5 Şubat 2009 Perşembe

MADRİD'DEKİ FİTUR STANDIMIZA BÜYÜK İLGİ



Fitur standımız dün İspanyol ünlüleri ile muhteşem birgün geçirdi. Türkiye'de büyük şatış rakamlarına ulaşan CD'leri ve biletleri haftalar öncesi tükenen konserleri ile hep gündemde olan Monica Molina bu kez kendi ülkesi İspanya'da Türkiye tanıtımına verdiği destekle birkez daha gönüllerimizi fethetti. Türkiye Standında sevenleri ile buluşan Monica Molina sempatik tavırları ile herkesin hayranlığını bir kez daha kazandı. Mado dondurmalarının sahiplerinden Atilla Kambur Monica Molina'ya dondurma ikram ederken, cam sanatçısı Nasuf Cömert ise Monica'ya Osmanlı cam sanatından çeşitli örnekler ve hediyeler sundu.Türkiye standına gelerek sürpriz yapan diğer ünlü isim ise LOS VIVANCOS kardeşlerdi. Daha önce İstanbul, Mersin, Bodrum ve KKTC'de de gösteriler sunan grup, Erovizyon seçmelerinde 1 numara olma keyfini sürerken uzun bir aradan sonra basının karşısına ilk defa Türkiye standında çıktı. Standımızda ufak bir şov sergileyen sempatik 7 kardeş cam sanatındaki hünerlerini nazar boncuğu yaparak gösterdiler. 'Niye Türkiye'nin promosyonu yapıyorsunuz, Türkiye'nin yüzü mü olacaksınız' diye soran İspanyol medya mensubuna ' Türkiye çok güzel bir ülke.....Paskalya tatilinde gideceğim ülke hakkında bilgi almak için geldim' diyen Azucar Moreno sempatik tavırları ile herkesin ilgi odağı oldu. Göğüs kanserini atlattıktan sonra ilk kez basın karşısına geçen Encarna müjdeli bir haberi basın ile paylaştı...Solo albümüm çok yakında piyasada. 'Türkiye müzikteki yeni sanşım' diyen Valderrama, hayralarına müjdeli haberi Türkiye standından verdi. 'Yeni albümüm ilk 45'liği, Türkiye'de Oğuz Kaplangı, Harem ve Şenyaylar ile yaptığım 4 şarkıdan biri'...Birkaç ay önce evlendikten sonra balayını Türkiye'de geçiren Valderrama, İspanya'da efsane olmuş şarkıcı Valderrama'nın oğlu!İspanyol hayranlarının ve medya mensublarının takibine giren sanatçılar Pasion Turca'nın daveti ve organizasyonu ile Türkiye standına gelip ortalama 6 saat geçirdiler. Madrid Turizm ve Kültür Müşaviri İsmail Aksel ile de tanışıp bol bol sohbet eden ünlüler, her fırsatta Türkiye'de geçirdikleri güzel günlerden bahsetti. Türkiye'nin dünyanın en büyük turizm fuarı Fitur'da yaptıkları tanıtım şovunu diğer ülkeler yanlızca izlemek ile yetindiler. Fitur'da günü Türkiye'nin günü yapan 4 ünlü ile yapılan tanıtım milyon eurolar ile ölçülmekte. Pasion Turca İspanyol ünlü simalarını Türkiye'nin tanıtımı için kullanarak yepyeni bir sayfa açmakta ve ülkeye milyonlarca euro değerinde tanıtım yapmaya devam etmekte.Madrid Turizm ve Kültür Müşavirliği'nin son 3 senedir halkla ilişkilerini sürdüren, İspanya ve Türkiye eğlence hayatında son dokuz yıldır önemli bir yere sahip olan Pasion Turca birbirinden farklı projeler ile Türkiye tanıtımlarına devam ediyor. Türkiye'ye Monica Molina, Pink Martini, Cesaria Evora, Joaquin Cortes, Paco de Lucia , Lara Fabian, Azucar Moreno, Mariza gibi çok sevdiğimiz sanatçıları yıllardır getiren ve bizlerle tanıştıran Pasion Turca, daha önce de Guess'in dünya takvimi çekimleri, Monica Molina albüm kapağı özel çekimleri, İspanya'da kültürel çıkarma yaptığımız La Mar de Musicas festivali, ünlülerle Türkiye tanıtımı gibi çarpıcı projelere imza atmış ve İspanyol ve Latin dünyasının ünlü isimlerini Lolita, Marta Sanchez, Chenoa, Monica Molina, Azucar Morena, Poty, Ana Milan, Belinda Washington, Paula Vasquez, Paco Leon, Carlos Baute, Miguel Abellan, Arturro Arribas, Manu Tenorio, Monica Cruz, Rosario'nun aralarında bulunduğu 30'den fazla ünlü simayı Madrid Turizm ve Kültür Müşavirliğimiz destekleri ile Türkiye'de ağırlamış ve imajlarını Türkiye'nin güzellikleri ile birleştirip yazılı ve görsel basında milyonlarca dolar değerinde kapak haber yaptırılmıştır. Son üç senede yapılan çalışmalar ile turist sayısındaki 3 kattan fazla bir artış ile dikkat çeken İspanya'daki en son çalışma ise Conde Nast Traveler'ın kapağı ile 2009 Fitur Standımızda dünyaca ünlü 5 ismi ağırlamak oldu.

4 Ocak 2009 Pazar

TARİŞ'TEN İSPANYOL ÜRETİCİYE DESTEK



Dünyada zeytinyağı piyasasını belirleyen İspanya'da dolum şirketleri ile üreticiler arasında başlayan mücadeleye, Türkiye'deki kooperatiflerden de destek geldi. Türkiye'nin en büyük zeytinyağıkooperatifleri birliği olan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'ninYönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, İspanya'daki kooperatiflere destekolmak amacıyla bu ülkeye gideceğini açıkladı.Çetin, dünya zeytinyağı üretiminin yarıya yakın bölümünügerçekleştiren İspanya'nın tüm dünyada zeytinyağı fiyatlarınınbelirlenmesinde en etkili ülke olduğuna dikkati çekti.Bu ülkede üretimin yüzde 70'inin kooperatifler kanalıyla yapıldığını,üreticinin güçlü bir konuma sahip olduğunu belirten Çetin, sonyıllarda sektörün sanayici kesimi olarak tanımlanan dolumşirketlerinin satın alma ve birleşmelerle kartelleştiğini söyledi.Çetin, son operasyonlarla İspanya'da pazarın yüzde 60'ını 6 dolumcufirmanın yönlendirir duruma geldiğini, bu şirketlerin üreticilere"fiyatları düşürün" baskısında bulunduğunu ifade etti.Bu nedenle şu anda dünya piyasasında zeytinyağı ton fiyatlarının 2 binEuro'nun altına düşme eğilimi gösterdiğini kaydeden Çetin, şubilgileri verdi:"Bu durum tüm zeytinyağı üreticileri için ortak bir tehdittir. Bunakarşı İspanya'daki yaklaşık 200 kooperatif bir araya gelerek ortakhareket etme kararı aldı. Kooperatifler Cecasa isimli girişimaracılığıyla 300 bin tonluk ürünün tek elden yönetilmesini ve ortakfiyat deklarasyonunu kabul etti.Ayrıca, buradaki kooperatifler Akdeniz'deki tüm üreticileri demücadeleye çağırıyor. Bu girişimlere kardeş kooperatifimiz Oleoestepaaracılığıyla desteğimizi beyan ettik. Ayrıca, önümüzdeki günlerdeyapılacak kooperatifler ortak toplantısına katılarak burada dadesteğimizi açıklayacağız. Akdeniz çanağındaki üreticiler birleşmezsesonları felaket olacak."İspanya'da Endülüs bölgesindeki bu gelişmelerin Türkiye'deki üreticibölgeleri de yakından ilgilendirdiğine dikkati çeken Çetin, bu ülkedeoluşan kartellerin tedarikçileri aracılığıyla tüm dünyada fiyatdüşürme baskısı yaptığını savundu.Çetin, Türkiye'de de bazı ihracatçıların Dahilde İşleme Rejimi (DİR)kapsamında ithalat için hükümete baskı yaptığını, böyleliklefiyatların baskı altında tutulmasının amaçlandığını kaydederek,sözlerini şöyle sürdürdü: "İspanya'daki oligopollerin fiyatları baskıaltında tutma politikası, Türkiye'de de DİR kapsamında ithalattalepleriyle uygulanmaya çalışılıyor. Türkiye gibi yeterli kalitede vemiktarda ürünü bulunan ve iç tüketimi belli bir sınırda kalan birülkenin ithalat yapmasının hiçbir anlamı olmamasına rağmen bu seçenekhep gündemde tutularak fiyatlara baskı yapılıyor.Türkiye'de iş yapan tedarikçilerin İspanya'da süren mücadele ve oradauygulanan politikalardan haberdar olmaması mümkün değil. İspanya'dakooperatiflerin bu konuda başarı sağlaması Türkiye'deki üreticilerinüzerindeki baskıyı da kaldıracaktır."Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 70'inin DİR kapsamında ithalatlagerçekleştiğini kaydeden Çetin, bunun global krizin yaşandığı ekonomiiçin çok büyük risk olduğunu, bu dönemde sistemin tekrar gözdengeçirilmesi gerektiğini söyledi.Kriz dönemlerinde tüm ekonomilerin yerli üretimi ön plana çıkarmayaçalıştığını, Türkiye'de de iş dünyasından bu yönde çağrılar duyulmayabaşlandığını anlatan Çetin, ihracatçıların da bu yönde taleplerininbulunmasının sevindirici olduğunu kaydetti.Çetin, Ege İhracatçı Birlikleri Başkanlar Kurulu Başkanı MustafaTürkmenoğlu'nun yerli malı tüketimi çağrısında bulunduğunu, buçağrılara gönülden destek verdiklerini ifade ederek, "Yerli malıhaftası artık bir nostalji olmaktan öte ulusal bir duruşun ifadesiolmalıdır. Krizin etkilerini azaltmanın tek yolu kendi değerlerine,üreticisine ve mallarına dönmektir" diye konuştu.