16 Nisan 2008 Çarşamba

Ispanyol´lar Ve Turkler icin, Lezzetli bir Manti :) Pasta rellena de carne con yogur...












Yukarida yapim asamalarinida resmettigim bu mantiyi bizzati ben yaptim :) Ancak suslemesi cok aceleye geldi.

Mantı, çeşitli baharatlarla çeşnilendirilen kıymanın, küçük hamur parçalarının içine konulması ve bu hamur parçalarının suda haşlanması ile yapılan etli hamur yemeğidir.

Orta Asya'dan Anadolu'ya göçebe Türkler tarafından getirilmiştir. Bazı yörelerde mantıya "tatar böreği" denilmesi, mantının göçebelikle olan ilişkisini doğrulamaktadır. Mantı, Uzak Doğu’da Baozi ve Mandu adları ile anılan etli/sebzeli hamur yemeklerine benzemektedir.

Türkiye'nin en güzel, en çok sevilen yöresel yemeklerinden biri olarak sunulmaktadır. Sıklıkla Kayseri ile özdeşleştirilmiştir. Ayrıca Kırşehir, Adana, Aksaray, Çorum, Mersin, Niğde, Sivas, Tokat, Yozgat gibi illerde geleneksel olarak yapılmaktadır.



MANTI

Malzemeler:

500 gr. un
500 gr. az yağlı kıyma
2 yumurta
750 gr yoğurt
5-6 diş sarmısak
1 demet maydanoz
2 buyuk sogan
4 çorba kaşığı tereyag
Yeterince kırmızıbiber,karabiber, nane tuz


Hazırlanışı:

Genişçe bir kapta unun ortasını açın, 2 adet yumurta ekleyin. Bir tutam tuz serpin ve azar azar su ilave ederek katıca bir hamur yapın. Hamurun ne çok kaskatı ne de çok yumuşak olmalıdır. Hamurdan bezeler yaparak, bunları teker teker, hazır yufkadan daha kalınca olarak açın. Diğer tarafta içine az karabiber, kiyilmis maydanoz ve sogan karıştırılıp hafifçe yoğurulmuş kıyma hazırlayın. Kıymadan kopardığınız fındık iriliğinde parçaları ikişer parmak arayla açtığınız yufkanın üzerine koyun. İkinci yufkayı bunun üstüne kapayıp, kareler halinde kesin. İsterseniz tek yufkanın kıymasına üçgen şeklinde de kapatabilirsiniz. Mantılar hazır olunca 180c firinda 15dk pisirin (Bu istege baglidir firinlamayabilirsinizde ) daha sonra kaynayan suya atarak 15 dakika daha pişirip süzgeçle alın. Üzerine sarmısaklı yoğurt ve biberli-naneli tereyağ koyarak servis edin.

MANTI (pasta rellena de carne con yogur)

El mantı es un tipo de bola de masa guisada, típica de la cocina turca y de Asia Central, emparentada con el baozi y el mandu del lejano Oriente. El mantı consiste en una mezcla de carne especiada envuelta en pasta, habitualmente cordero o ternera picada, que se hierve o se cuece al vapor. En la cocina turca, el mantı típico se sirve con yogur y ajo y se adereza con pimentón en polvo y mantequilla derretida. Se puede añadir también zumaque o menta para dar sabor.

El mantı fue traído hasta Anatolia por los turcos que emigraron desde Asia Central. Al parecer los jinetes turcos y mongoles que viajaban a lomos de sus caballos llevaban mantı helado o seco para poder prepararlo rápidamente al fuego durante sus acampadas. Precisamente otro plato relacionado con el mantı que también se prepara en Turquía es el Tatar Böregi o “Pastel Tártaro” (la masa es más grande que la del mantı), cuyo nombre indica la relación de esta comida con los pueblos nómadas del Asia Central.

Ingredientes para 4-6 personas

500gr de harina
500gr de carne picada de cordero
2 huevos
8 yogures natural
5-6 dientes de ajo
2 cebollas grandes
1 puñado de perejil
4 cucharadas soperas de mantequilla
menta
pimentón
sal


Preparación





Antes de empezar, picamos bien la cebolla y la ponemos en una sartén grande con un poco de aceite a sofreir. Después cogemos la carne picada y la vamos haciendo en la sartén junto con la cebolla hasta que se haga bien; tras unos 5 minutos estará hecha, apagamos el fuego y le añadimos el perejil bien picado, media cucharada sopera de pimentón y otra media cucharada de sal, mezclándolo todo bien. Lo dejamos aparte para que enfríe.

Preparamos también aparte la salsa de yogur, vertiendo en un cuenco de cristal los yogures con los dientes de ajo bien picados y media cucharadita de sal. Lo mezclamos bien y dejamos que repose.

Cogemos entonces un cuenco grande y se echan en él los 500 gramos de harina, mezclándose con una cucharadita de sal y los dos huevos, y se va añadiendo agua amasando y mezclando bien al mismo tiempo hasta que la masa resultante adquiera consistencia, quedando blanda pero sin llegar a pegarse. Una vez terminada, la dividimos en 4 partes iguales y dejamos que repose unos 10 minutos.

A continuación vamos extendiendo cada una de las partes en que hemos dividido la masa (así nos resultará más fácil), utilizando para ello un rollo de cocina, haciéndola cada vez más fina hasta lograr que tenga aproximadamente un milímetro de espesor. Una vez lo hemos logrado, con un cuchillo vamos dividiendo cada una de las masas que hemos ido extendiendo en cuadraditos pequeños de aproximadamente 3 cm. de lado, y en cada cuadradito vamos poniendo una cucharadita de la carne que previamente habíamos preparado en la sartén; luego vamos cerrando cada cuadradito sobre la carne, envolviéndola con la masa como si fuera un paquete.


Cuando se ha acabado de preparar todos los cuadraditos, pueden meterse en el horno a 180 ºC durante unos 15 minutos para que la masa seque, aunque esto no es siempre necesario.




Se prepara una pota con unos dos litros de agua y se pone a hervir; echamos entonces los “paquetitos” que hemos preparado y los dejamos hirviendo a fuego medio durante 15 minutos (si los hemos calentado antes en el horno es más difícil que se abran al hervir), escurriéndolos al acabar.
Una vez hervidos y listos, vertemos los paquetitos en los platos hondos en los que vamos a servir el mantı, y añadimos por encima aproximadamente un vaso de la salsa de yogur que preparamos antes. Ponemos entonces rápidamente a calentar en un cazo la mantequilla, calentándola hasta que se funda y añadiéndole a continuación media cucharada sopera de pimentón (añadir menos si se desea menos picante) y otra media cucharada de menta, mezclándolo todo bien.
Esta salsa la echamos también por encima del mantı en círculos para decorar el conjunto, que ya podemos servir en la mesa y comenzar a disfrutar.







28 Mart 2008 Cuma

Gijon´da pazar nasil olur? Geleneksel pazar ve normal pazar...Mercado Tradicional y Mercado Normal...









Geleneksel pazar

Turkiye´de pazar kulturune alismis ve seven biri olarak Ispanya´da bunun yoklugunu garipsemistim ki Gijon´da sadece pazar gunleri kurulan bir pazar oldugunu ogrendim.Tam sevinmeye baslamisken bu pazarin saat 2-3 civarinda kapandigini duyunca bu insanlar ne zaman alisveris yapiyor diye sasirmistim.Ancak daha sonra gittigimiz buyuk marketlerdeki devasa sebze-meyve reyonlarini gorunce pazar kulturunun burada neden olusmadiginin nedenlerini anlamaya basladim.Buna ragmen insan yinede pazarlarin o kendine has havasini, herzaman taze meyve sebze bulunabilirligini hatta saticilarin -abla boyle armudu ayilar bile yememistir tartiimmi 2 kilo :)))))demesini bile yasayabilmek icin pazarlara gitmelidirler diye dusunuyorum. Iste bu halet-i ruhiye icerisinde Gijon´ki pazarlari kesfettim ve sizlerle paylasiyorum.


















Bu pazarlardan ilki "Geleneksel Pazar" Mercado Tradicional.Bu pazar,15 gunde bir olmak uzere
Gijon Belediyesinin arka bahcesinde kuruluyor.Cevre ilce ve koylerde gelen insanlarin tamamini elde yaptiklari urunlerinden olusturdugu bu pazar oldukca yogun ilgi goruyor.Bu saticilarin tamami bir organizasyona bagli calisiyorlar ve tezgahlar icin Gijon belediyesine kira oduyorlar. Icerisinde organik ekmeklerden, el yapimi el sanatlarina ve ekolojik gidalara kadar bircok ihtiyaci karsilayacak urun var.Resimlerle birlikte gezelim pazari :

















Chorizo de Ciervo


Standlardan birinde Chorizo de Ciervo yani geyik sucugu yazisini gorunce altin bulmus gibi sevindim.Aslinda Chorizo domuz sucuguna verilen ad ama burdaki satici sucuk yazamayacagi icin bu iki guzel kelimeyi ancak yanyana getirmisti :) geyik ve sucuk :)ve sanki bir sanat eseriyle karsilasmis gibi birlikte resim cektirdim :)) Oyle ya,bu pazar sanat eserleri pazari degilmiydi ! Domuzdan baska birseyden yapilmayan sucugu ilk kez baska bir hayvandan yapildigini goruyordum Ispanya´da.Bundan daha buyuk bir sanat eserimi olurmus diye satici kadina kucuk bir servet odeyerek diger standlara gectik :)))














Madrenia Asturias
Ispanya´nin Asturias bolgesine ait geleneksel tahta terlikleri dekoratif olarak kullanilmak uzere hazirlanmis.



















Bu pazarda, ozellikle dogal yapilmis ekmek-kek standlari neredeyse kelimenin tam manasiyla yagma ediliyor :) Ispanyol´larin daha dogrusu avrupalilarin bu konuda cok hassas davrandiklarini soyleyebiliriz.Ayrica pazar gunu restaurant,cafe ve barlar disinda heryerin kapali olmasida bunda etkili tabiki.Standlarda Ispanyol´larin unlu "Empanada"si yani borekleri, misir ekmegi,( Asturias bolgesinde misir bol miktarda bulunuyor)degisik unlardan yapilmis dogal ekmekler,cesitli muffinler ve yoresel tatlilar bol miktarda bulunuyor.Pazarin kapanmasindan cok once bu standlar coktan tezgahlarini toplamaya basliyorlar.Pazarin saat 11:00 civarinda kuruldugunu ve saat 15 :00 gibide kapandigini goz onune alirsak bu oldukca hizli bir tuketim olsa gerek :) Bizde bu yagmacilara katiliyoruz ve kesinlikle hepsini yiyemiyecegimizi bildigimiz halde 3 cesit ekmek ve kucuk kurabiyelerden aliyoruz.(Kendime not : birdaha pazara gidince cok ekmek alma! ;))










El Trasgu/ Sidra Dulce

Standlarin birinde elde boyanmis t-shirtler goruyoruz.Uzerlerinde Galicia mitolojisinden "El Trasgu" figuru var. Trasgu,sans getirdigine inanilan, uzun kulakli, kurnaz ve eli cabuk bir mitoloji kahramani.Sag elindeki tasa bakanlarin ay´i gordugune ve boylece sansli olduklarina inaniliyor.Bu yuzden Ispanya´nin genelinde ama ozellikle Galicia bolgesinde bu figurun kullanildigi pek cok urun gormek mumkun.


Hemen yanindaki standda ise Ispanya´nin unlu elma sarabi "Sidra" karsimiza cikiyor.Ancak bu sefer sarap alkolsuz ve tatli.Sise olarak almak istemeyipte hemen denemek isteyenler icin bardagini 1 eurodan satiyorlar. Denemem icin israr ettiler ancak ben orali bile olmadim :)Ayni standda, burada oldukca populer olan seftali konservesi ve Asturias bolgesinde cokca bulunan kestaneden yapilmis pureler vardi.



















Misir unu ince cekilmisti ancak ilk denememde memnun kaldigimi soyleyebilirim.





















Ve tabiki unlu Asturias peynirleride bu pazarda yerini almisti. Ozellikle "Cabrales" basta olmak uzere hemen hemen butun Asturias peynirlerini bu pazarda gormek mumkun.Peynir saticilari hallerinden cok memnundular cunku ben henuz peynir sevmeyen bir Ispanyol´a rastlamadim :)





Diger stantlarda da, yine ekolojik olarak uretilmis ballar ve balmumları ,el isciligi ile yapilmis cesitli dekoratif ve islevsel materyallerde satis icin hazır beklıyor...


























Ve simdide biraz bizim semt pazarlarinada benzeyen ve diger pazarla ayni gun ve saatlerde kurulan diger pazara goz atalim :



























Pazarin hemen girisinde bizi geleneksel kiyafetleri icerisinde muzik yapan yerliler karsiliyor.Bir sure bu enteresan muzigi dinleyip onlari sevindirdikten :) sonra pazari gezmeye devam ediyoruz.

























Yine pazarin girinde kurulmus olan kolye taki vb. satan bir tezgah oldukca kalabalik.Butun Ispanyol kadinlari, ozellikle yas olarak kemale ermis olanlar :) nedense bujiteriye cok meraklilar.Dogrusu caddelerde giyimine ozen gosteren ve sik olmak yarisan insanlari gormek guzel.











































Pazarda biraz daha ilerledigimizde karsimiza geleneksel Asturias agac isleme ve orgu sanatinin orneklerinden bircok urun cikiyor.Aslinda bu sanatin tam olarak var olup olmadigindan tam olarak emin olmamakla birlikte hemen heryerde bu urunleri gordugumden olsa gerek buna kanaat getirmis durumdayim :) Bizim Karadeniz bolgesiyle bircok ortak ozelligi olan Ispanya´nin bu bolgesinde, benzer bircok obje gormek mumkun.

















































Pazari adeta acikhavada gezer gibi dolasan Ispanyol´larda, semt pazarlarinin alisik oldugumuz o karmasik ve aceleyle yapilan alisveris telasi yok.Bununla birlikte tezgahlarda ozellikle dogal ve organik ne varsa hepsine buyuk ilgileri var.
Bu pazardan kirma zeytin , fistik ve cesitli dogal caylar aliyoruz . Dogrusu burada kirik yesil zeytin bulabilecegimi hic ummuyordum ama bu zeytini yedikten sonra sadece bunun icin bile bu pazara tekrar gelinir diye dusunuyorum.
Pazarin kapanmasina yakin bir saatte gittigimiz icin cok guzel fotograflar yakalayabildigimi soylemem. Ornegin, 2. el esya ve antika satan tezgahlarin cogu toplandigi icin fotograf cekemedim.Ancak pazara daha erken gittigim :) bir sonraki seferde tekrar bu konuya donecegim.





Klasik ayakustu atistirma bufelerinden Churros alip pazardan cikiyoruz...

Pazarlariniz bereketli herseyiniz tam olsun :) ;)

27 Mart 2008 Perşembe

Paskalya....Semana Santa ...Kutsal hafta


Paskalya İbranice"geçiş" anlamına gelen "pesah"tan gelir.Hristiyanların en kutsal dört gününü kapsayan bayrama verilen Türkçe isimdir.


Paskalya Hristiyanlık icin önemli bir bayram olup, Mart sonundan Nisan sonuna (Doğu Hristiyanlığında Nisan başından Mayıs başına) kadar olan döneme denk gelen zamanda İsa'nın çarmıha gerilip ölmesinden sonra yeniden dirilişi kutlanir. Paskalya günü ise, Diriliş günü olarak adlandırılır.

Yaygın olarak kiliselerde düzenlenen ayinlerin dışında, kutlandığı ülkeye göre değişik adetleri vardır. Bunlar icinde dünyada en yaygını Paskalya yumurtasıdır.

Bana hediye gelen Paskalya yumurtasi :)




Paskalyanın simgesi yumurta, eski zamanlardan beri yeniden doğuş anlamına gelir ve İsa peygamberin yeniden dirilişini simgeler. İsa peygamberin mezardan çıkışı ile özdesleştirilen yumurtadan çıkan canlı figüründe; yumurtanın canlı noktası İsa’yı, sarı kısım o noktanın etrafa saçtığı ışığı, beyaz kısım İsa peygamberin sarılı olduğu bezleri, kabuk ise mezarı simgelemektedir. Yine yumurta üzerine sürülen kırmızı renk İsa’nın fedakarlığını; mavi ise onun gökselliğini yani bulunduğu yer olan gökleri temsil ediyor.


Ispanya´da bugunlerde supermarketten pastanelere kadar gida satan hemen heryerde ve bircok magazanin dekorlarinda yumurta konulu kompozisyonlar yapilmis durumda.Bunlari sizler icin goruntuledim.


















Buyuk supermarketler bu isi fazlasiyla kar edecek sekilde duzenlemis durumdalar :)



































Pastanelerse adeta en guzel vitrin bizimki dercesine birbirleriyle yarisiyorlar :)


































Aralarinda Salvador Dali´nin eserlerini cikolataya donusturenler ve Real Sporting Gijon takimini
Gijonun unlu heykeliyle birlestirip dikkat cekmeye calisanlar ve daha pekcoklari var...














Masal kahramanlarinin ve cizgi film karakterlerinin neredeyse tamami cikolataya donusmus durumda.Dogrusu ticari bakis acisi diye ben buna derim:) kisacasi bundan 5 sene oncesine kadar Ispanya´da Paskalya yumurtasi bu kadar populer degilken simdilerde cocuklarin cok iyi bir musteri oldugu gercegine ulasmis durumdalar ve geleneksel bayram simgesi yumurtada bu kesiften payini fazlasiyla aliyor... :)









































Benim favori pastanem ve vitrin iste bu cok horozlu ve inekli olan:)



Paskalya, perhizle geçen beş haftalık bir hazırlık dönemi ile son haftayı (kutsal hafta) kapsar. Paskalya günü'nde (paskalya pazarı) sona erer. Pentekostes (hamsin) yortusuna kadar süren 50 günlük döneme, paskalya dönemi (hamsin dönemi) adı verilir. Paskalya günü için evlerde özel çörekler (paskalya çöreği) yapılır; yumurta (boyalı paskalya yumurtası) haşlanır; mumlar yakılır; dualar okunur.

Paskalya'yı bütün hıristiyan mezhepleri, kendi inanç düzenlerine göre kutlarlar. Katolik kiliselerinde, paskalya gecesi ayininde yeni ateş kutsanır, paskalya mumu yakılır; kutsal kitaptan bölümler okunur, vaftiz törenleri yapılır Rum ve Rus Ortodoks kiliselerinde gece ayinlerinden önce kilise dışında bir ayin alayı düzenlenir; alay, kiliseden çıkarken hiç ışık yakılmaz; dönüşte ise, İsa'nın dirilişini simgelemek için yüzlerce mum yakılır.

Santa Semana´da ; Ispanya´nin Gijon kentinde Iglesia de San Pedro kilisesinde duzenlenen toreni goruntuledim ve hatta goruntulemeklede kalmayip yaklasik 3 saat suren bu torene katilip neler oluyor burda diyede inceledim :)
Iglesia de San Pedro






































Toren aksam saat 20:00 civarinda kilise onunde basladi.Bu insanlar neden bu kadar gizemli giyiniyorlar diye dusunurken aklima, hemen her dinde enteresan kiyafetler gormek mumkundur dusuncesi geldi ve insanlari kiyafetlerine gore sorgulamaktan vazgecip neler yaptiklarini incelemeye basladim.Biraz sonra bazilarinin dahada ilginc bir sekilde o buz gibi sogukta ciplak ayak yuruduklerini farkettim ve o zaman kiyafette neki dedim ...:)Gijon halki sessiz bir sekilde yol kenarlarinda dizilmis toreni izlemek ve katilmak uzere bekliyorlardi. Torenin basliyacagi anda ortalikta keskin bir tutsu kokusu ve derin bir sessizlik vardi.Butun toren alayi kiliseden cikip yuruyus sirasini aldiginda toplam 2 saat surecek caddeler turu baslamis oldu. Onceden belirlenmis caddelerde uzun bir toren alayi, Gijon orkestrasinin sakin toren muzikleri esliginde ve zaman zaman durup dualar ederek halkla birlikte yuruyusu gerceklestirdi.Bu arada bu kirmizi, mavi ve siyah sapkali kilise gorevlileri ellerindeki sopalarla yere hizlica vurarak tempo tutuyorlardi.2 tane yine sapkali bayan gorevlide ne oldugunu birturlu anlayamadigim makaraya benzeyen tahtadan bir aletle her duanin ardindan cevirme hareketi yaparak bu mistik ortama katiliyorlardi.Toreni orkestranin hemen arkasindan yuruyerek takip ettim ve dikkatimi ceken en onemli sey insanlarin birlikte dua ederken son derece icten davraniyor olmalariydi kucuk cocuklar bile surekli tekrarlanan duayi ezberlemisler ve eslik ediyorlardi. Butun dinlerde Allah´la konusmak ve ona dua etmek ayni samimi duygularla yapiliyordu suphesiz. Insanlar Hz.Isa´ya yapilanlar icin ozur diliyorlardi duada ( baska insanlarin yaptigi kotulukler icin ozur diliyor olmak cok onemli bir ayrintiydi)


































Torende bazi gorevliler Hz.Isa´yi sembolize eden heykeli tasirken, bazilari Meryem Anayi bazilarida toren botunca yakilan tutsuyu tasidilar.














Toren, yuruyusun basladigi kilisede saniyorum -basrahibin- konusmasi ve dualarla sona erdi.Bir kisim insanlar kiliseye girerek duaya devam ederken bazilarida geri donmeyi tercih ettiler.Torene cok sayida polis eslik etti ve herhangi bir olumsuzluk yasanmamasi icin son derece
dikkatliydiler.
Paskalya bayramı aslında pagan kökenlidir. Avrupa’da pagan döneminden beri bu bayram kutlanmaktadır. Hristiyanlığın yayılmasından sonra da kutlanmaya devam edilmiş ve dinsel bir temele oturtulmuştur(2. yüzyıl) Eskiden kavimler baharın gelişini büyük bir festivalle kutlarlardı ve bu festivali bahar ve bereket tanrıçasına yani “Eastre”ye adarlardı. Bu kutlamalarda çeşitli ziyafetler verilir ve insanlar yaklaşık bir hafta boyunca eğlenirlerdi. Bereket tanrıçasının yeryüzündeki şekli de, yılda yaklaşık 80 kez yavruladığı için doğurganlık simgesi haline gelen tavşan olarak seçilmişti. İngilizcede Easter olan Paskalya bayramının simgesi tavşan ve özellikle kırmızı renkli yumurtalardır.Paskalya Bayramının Hristiyanlar açısından sembolize ettiği şey ise İsa peygamberin ölümü ve üç gün sonra Tanrı katına yükselmesi yani yeniden dirilişidir. İnanışa göre İsa’nın çarmıha gerilip öldürülmesinden sonra cesedi alınıp bir mağaraya gömülmüştür. Cesedi mümkün olduğunca derine gömdükten sonra da hiç bir insanın tek başına kaldıramayacağı ağırlıkta bir taşı mezarın üzerine örtmüşler. Cesedin mezarından çıkarılmaması için de mağaranın ağzına muhafız koymuşlar. Ertesi Pazar mezarı ziyarete giden iki kadın taşın yerinde olmadığını ve mezarın da boş olduğunu görmüşler. Böylece insanlar Tanrının İsa’yı dirilttiğine inanmışlardır.
Bu şenlik öncesinde gelen kırk gün Hristiyanlar oruç tutmaktadır. Bu oruç müslümanların tuttuğu oruçtan daha hafiftir. Tutulan oruç hayvani besinlerden yararlanmamaktır. Ama bu oruç coğrafyaya göre değişmektedir. Örneğin Ortodoks Ruslar ve Almanlar bu süre zarfında hayvansal besin yemezken Fransa’daki Hristiyanlar sadece cuma günleri bu perhizi uygularlar.
Paskalya zamanı öncesi tutulan 40 günlük oruç artık eskisi kadar yaygın değildir. Hatta birçok avrupa ülkesinde oruç tutulmamaktadır. Ancak 4 günlük bayramın başladığı Cuma günü, yani İsa’nın çarmıha gerildiği gün, hristiyanlar hayvansal besin tüketmezler. Cumartesi günü İsa peygamberin yasının tutulduğu gündür. Cumartesi gecesi insanlar kiliseye giderler ve saatler geceyarısı 12’yi gösterdiğinde herkes birer mum yakarak İsa Peygamberin yeniden dirilişini kutlamaya başlar. İnsanlar inançlarını ve dine olan bağlılıklarını tazelerler, dualar ve ilahiler okunur.