6 Aralık 2008 Cumartesi

JAVIER BARDEM VE PENÉLOPE CRUZ, "BAĞIMSIZ RUH" ADAYI...









Ajanslar/Hispanatolia


Amerika Birleşik Devletleri'nin en prestijli bağımsız sinema ödülleri kabul edilen "Bağımsız Ruh 2009"un adayları açıklandı.Woody Allen'ın 'Vicky Cristina Barcelona'sının iki İspanyol oyuncusu Javier Bardem ve Penélope Cruz da adaylar arasında yer alıyor.Bardem'in "En İyi Erkek Oyuncu" dalında rakipleri Richard Jenkins ('The Visitor'), Sean Penn ('Milk'), Jeremy Renner ('The Hurt Locker') ve Mickey Rourke ('The Wrestler') olacak. Cruz ise "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" olmak için Rosemarie DeWitt ve Debra Winger ('Rachel's Wedding'), Rosie Pérez ('The Take') ve Misty Upham'la ('Frozen River') yarışacak.

2 Aralık 2008 Salı

İSPANYOL BASININDA FENERBAHÇE - BEŞİKTAŞ DERBİSİ




1 Aralık 2008, pazartesi
Ajanslar/Hispanatolia Mehmet Engin ERYİĞİT
http://www.hispanatolia.com/haber_spor.asp?id=710

Fenerbahçe'nin ezeli rakibi Beşiktaş'ı 2-1 mağlup etmesi İspanyol medyasında, "Güiza Fener'e zafer kazandırdı", "Güiza, Fenerbahçe'nin omuzlarını şişirdi", "Güiza Aragones'i rahatlattı" başlıklarıyla yer buldu."Güiza Fenerbahçe'ye zafer kazandırdı" başlığını kullanan As gazetesi, Aragones'in Beşiktaş galibiyeti ile 7 haftadır yenilmeyerek ligde üçüncü sıraya yükseldiğini yazdı.Güiza'nın maçın adamı olduğunu ve attığı muhteşem golle maçın kaderini belirlediğini vurgulayan As, Beşiktaş'ın eline geçen fırsatları değerlendiremediğini kaydetti."Güiza, Fenerbahçe'nin omuzlarını şişirdi" diyen Marca gazetesi, "Güiza parladı ve Fenerbahçe'ye Beşiktaş karşısında galibiyet getiren golü attı" ifadesini kullandı.Güiza'nın Beşiktaş karşısında en iyi oyununu oynadığını, kendine has ışığıyla parlayıp tüm Fenerbahçeli taraftarları ışığa boğarak, muhteşem bir gole imza attığını belirten Marca, Güiza'nın 3 mutlak gol pozisyonunu kaçırdığını kaydetti.El Pais gazetesi, "Güiza, Aragones'i rahatlattı" başlığını tercih ederken, "İspanyol oyuncunun ligin sonlarına doğru karşılaşılan düelloda Beşiktaş karşısında Fenerbahçe'ye getirdiği zafer, Şampiyonlar Ligi'nden elenme sonrası yeniden alevlenen Aragones karşıtı söylemlere karşı ispanyol hoca'yı rahatlattı" ifadelerine yer verdi

ZEYNEP TANBAY GEÇEN HAFTA MADRİD'DEYDİ





28 Kasım 2008, cuma
Taraf/Hispanatolia http://www.hispanatolia.com/haber_kultur.asp?id=259


Türkiye ile İspanya arasında diplomatik ilişkilerin başlamasının 225. yıl dönümünde kültür sanat etkinlikleri kapsamında başkent Madrid’de yapılan gösteriyi, Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Ender Arat ve eşi, bazı ülkelerin büyükelçileri ile aralarında ünlü gaydacı Hevia’nın da bulunduğu İspanyol sanat dünyasından önemli isimler ve konuklar izledi.Valle Incla salonunda 10 dansçının sunduğu, yaklaşık bir saat süren gösteri, izleyicilerden uzun süre alkış aldı. Büyükelçi Arat ve eşi, gösteriden sonra kulise giderek Zeynep Tanbay’ı kutladı.Gösterinin koreografisini de yapan Zeynep Tanbay, insanların hayatının büyük bölümünü 4 ayaklı sandalye, bank, divan veya yatak üzerinde geçirmesinden esinlenerek gösteriye 4 Ayak ismini verdi. İki yıldır sahnede olan gösteri boyunca, insan vücudunun günlük ritim ve hareketleri bu 4 ayaklılarla iç içe gibi sanatsal bir dille anlatılıyor. Madrid’den önce Amsterdam’da sunulan gösterinin, gelecek yıl daha fazla yurtdışına açılması hedefleniyor

24 Kasım 2008 Pazartesi

CREMA CATALANA... KATALONYA ATEŞİ... KATALAN USULÜ İSPANYOL MUHALLEBİSİ...


Bugün sizlere Crema Catalana´yı tarihiyle birlikte anlatmak istiyorum...Herne kadar tarih, bu tatlinin geldigi yer konusunda net bilgiler vermesede adini aldigi insanlardan biraz bahsetmek gerekir diye dusunuyorum :


Katalanlar, Kuzey İspanya ve Güney Fransa'nin Akdeniz sahillerinde yasayan bir halktir. Akdeniz boyunca 580 km sahili vardır. Bu ozerk bolgeye Katalonya adi verilir ve başkenti Barselona'dir.
Katalanca: Bölgenin 3 resmi dili vardır. İspanyolca, Katalanca ve Aranese dili.Dilleri Latin kökenlidir ve Fransızca ve İspanyolcaya benzer.




2006 tahminlerine göre bölgenin nüfusu 7,135,000 kişidir ve bu nüfusun yaklaşık % 13'ünü yabancı göçmenler oluşturur.




Crema Catalana nereden geliyor ? :



Akdeniz ulkelerinde 19 Mart, San José gunu bildigimiz adiyla babalar gunu olarak kutlanir.
Cataluña ve pek cok latin ulkelerinde Sant Josep, katalancasi :Sant iusep aslinda hristiyanliktan once ilkbahar bayrami yani bir cesit hidrellez olarak kutlanirken bugun babalar gunune donusmus durumdadir.
Iste eskiden bu ozel gunde Cataluña´da bu tatli yapilir ve yenilirmis ancak simdi Catalañlar ve Ispanyollar bu tatliyi sadece bu gunde degil herzaman yapip yiyorlar.Tarihe gore yuksek bir ihtimalle bu Ispanyol tatlisi olarak bilinen tarifin orijinali Cambridge´ten geliyor ve tarihi 17. yy. kadar gidiyor.Fakat o tarihlerde ve sonrasindada bu kremi butun avrupa pastalarda ve tatlilarda kullaniyordu.




Katalañ´lar ise bu tatlinin kendilerine ait oldugunu ve tarihinin 18.yy. oldugunu soyluyorlar.Onlara gore birgun bir obispo ( bir cesit onemli din adami) bir manastiri ziyaret ediyor. Manastirdaki rahibeler bu obispo icin cok aceleyle bir tatli yapiyorlar ancak kivami biraz sulu oluyor.Onlarda kivami koyultmak icin uzerine sicak seker ekliyorlar ve obispoya boyle ikram ediyorlar. Obispo sicakliktan dolayi “Crema!” (¡quema!, en catalán), diyor bu katalancada sicak anlamina geliyor ve dolayisiyla katalan atesi boylece dogdu diyorlar...


Krem katalan, 19. yy. ise Fransizlar tarafindan yapilmis ve Créme Brûlée yani toz krem adiyla anilmistir.


Krem katalan hangi millet tarafindan bulunmus olursa olsun sonucta ortaya pek cok insanin zevkle yedigi , sicak ve sogugun muhtesem uyumuyla nefis bir tatli cikti... Sizde deneyebilir ve bu guzel tatlidan belkide vazgecemiyebilirsiniz :) Afiyet olsun...











Malzemeler :2,5 bardak süt
1 tatlı kaşığı limon kabuğu rendesi
1 çubuk tarçın
4 yumurta sarısı
8 çorba kaşığı şeker
1,5 çorba kaşığı mısır nişastası








Yapilisi :Sütü limon kabuğu rendesi ve tarçın ile birlikte kaynatın. Kaynadıktan sonra 10 dakika kısık ateşte demlendirin. Süzgeçten geçirip limon kabuğu rendesini ve tarçını atın. Bir yumurta teliyle yumurta sarılarını ve şekerin yarısını açık sarı bir karışım elde edene kadar çırpın. Mısır nişastasını ekleyin. Sıcak sütten bir iki kaşığı yumurta karışımına ekleyin, karıştırın. Yumurtalı karışımı çırparak süte yedirin. Orta hararetli ateşte, devamlı karıştırarak, yaklaşık 5-6 dakika pişirin. Karışım hafifçe kalınlaşmalı ve mısır nişastası tadı hissedilmemelidir. Kaynamaya başlar başlamaz ateşten alın. 4 toprak fırın kabına bölüştürün. Oda ısısına gelene kadar soğutun, daha sonra buzdolabına alın. Servis etmeden önce her kabın üzerine 1 çorba kaşığı şeker serpiştirin. Üstten ısıtan fırın ızgarasına yerleştirip şekerin karamelleşmesini bekleyin. Yarım saat içinde, şeker tabakası hala kıtır kıtırken, servis edin.



19 Ekim 2008 Pazar

Madrid...Futbol,Flamenco Fiesta... Metro,Trafik ve Insanlar...


"Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir,

İspanya neş’esiyle bu akşam bu zildedir."

Yahya Kemal
Madrid... Ispanya'nın başkenti.İber Yarımadası'nın ortasinda parıldayan güneşin anavatanı... Flamenko dansından ve müziğinden, boğa güreşlerinden ayri dusunulemeyen sehir Madrid...

Tarihsel olarak İspanya´nin bir çok şehrinden daha yeni oldugunu soyleyebiliriz. 9.yy’da Arap Emiri Muhammed’in döneminde kurulmuş bir şehir..
Manzanares Irmağına bakan kayalık bir çıkıntı üzerinde kurulu Alhazar´ın çevresinde gelişen şehirden 932 tarihli kayıtlarda Arapça "su kanalı" anlamına gelen Macerit adıyla bahsedilir. 1083 yılında şehir Müslümanlar'dan Kastilya Krallığı'na geçti. Alhazar'ın 1466'daki depremde yıkılmasından sonra inşa edilen ortaçağ kraliyet sarayı, şehrin gelişmesine yeni bir hız kazandırdı. 1561'de Kral II. Felipe

İspanya'nın merkezinde olduğu için şehri başkent yapmayı uygun buldu. 1759-1788 arasındaki III. Carlos
döneminde geniş cadde ve meydanların açılmasıyla planlı bir gelişme başladı. Napolyon Savaşları (1800-1815) sırasında Fransız işgali altına giren Madrid, Joseph Bonaparte'in tahta geçmesinden sonra başlayan milli ayaklanmada öncü bir rol oynadı. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında şehre modern bir görünüm kazandıran planlı bir yapılaşma başladı. İspanya iç savaşı (1936-1939) sırasında ağır bombardımanlara maruz kalan Madrid büyük bir yıkıma uğradı. Ancak bundan sonra geniş çaplı bir onarım dönemi başladı. Şehrin gelişmesi zamanla çevredeki banliyöleri de içine aldı. 1960'lardaki değişimlerde tarihi mirasa ağır darbeler indirilmekle beraber, sonraki yıllarda tarihi yapıları koruma tedbirleri alındı.

Anlatılanlara göre Mağribi istilası sırasında Toledo şehrini korumak için bugünki Madrid sarayının olduğu yerde “Mayrit” adı ile bir kale kurulmuş ve ilk yerleşim daha çok rahipler tarafından yapılmış. Daha sonra “Madrilenos” denen daha çok tarım ve ticaret ile uğraşan çalışan sınıf oluşmaya başlamış.13.yy’da Kilise ve Madrilenos arasında av sahalarının kullanımı konusunda bir çatışma çıkmış ve alınan karara göre mal sahibi kilise ama avlanan ürünler Madrilenos’lara ait denmiş.Buradan da Madrid’in sembolu sayılan ve Puerta Del Sol ( Madridlilerin buluştukları bir merkez.) meydanında bulunan ağacı koklayan ayı (kilisenin o zamanki amblemi) çıkmış.


Agaca tirmanan ayi heykeli


Pascual de Mena tarafından yapılmış bu heykel Madrid şehrinin amblemi. İspanya'nın bu noktasıni merkez kabul edersek , şehri iyi tanımak için,buradan çeşitli yönlere açılan anacaddeler üzerinde yürüyüşler yapilabilir.


Kentin bugünkü güzelliğini borçlu olduğu görkemli bulvarları ve meydanları 17, 18 19 yüzyıllardan kalmadır.














Calle de Alcala
alisveris caddelerinden biri...











Cibeles Fiskiyesi&Plaza de Cibeles

Tanrıça Kibele'ye adanmış meydanın ortasında muhteşem bir çeşme yer alıyor.


Madrid’in bu bereketli av toprakları çok ilgi çekmiş.İspanya krallığı evlilikler nedeni ile genelde İspanyollar dışında yönetildiği çok zaman olmuş. 1561’de resmi başkent olduğunda 80,000 nüfusu olan Madrid bugun 3 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapmakta.Hasburglar, Burbonlar gibi değişik hanedanlar tarafından yönetildiklerinden şehrin gelişimi de bu paralelde gerçekleşmiş. Eski şehir denen kısım Burbon bölümüne genişlemiş sonra daha yeni ve lüks bölümler eklenmiş. Kendi iç savaşları dışından ciddi bir savaş görmediği için şehirde korunarak bugüne ulaşmış eserler çok. Madrid’in tarih boyunca önemli özelliği bir kültür başkenti olması. Madrid,tarih boyunca Velazques, Goya

Francisco José de Goya y Lucientes 1746 -1828
İspanyol bir ressam ve matbaacıydı. Goya, portre tasarımları ile ünlüydü, ve yaptığı tasarımlarla bir çok yeniliklere sanat dünyasını yönlendirdi. Modern sanatın ilk adımı olarak görülmektedir. Gelecek kuşaklarda başlıca ClaudeMonet ve Pablo Picasso Goya'nın stilini benimsemiştir.
Goya'nın eserlerinin büyük bir bölümü Madrid'de Museo del Prado'da sergilenmektedir.
Ayrica meşhur Cervantes’e ev sahipliği yapmıştir. Miguel de Cervantes Saavedra, İspanyol romancı, şair ve oyun yazarı.1547-1616
7 Ekim 1571'de Osmanlı donanmasıyla Lepanto (İnebahtı) Körfezinde yapılan İnebahtı Deniz Savaşı'na katılan Marquesa adlı kadırgada bulunan Cervantes kahramanca çarpıştı; iki kez göğsünden yaralandı, bir top güllesiyle sol elini kaybetti. Daha sonra Osmanlılar tarafından tutsak edilen Cervantes, 1575-1580 yılları arasında Cezayir´de esir olarak yaşamıştır. Ancak orada da dolandırıcılıkla itham edilip hapse atılmıştır. Burada yazmaya daha sıkı sarılmıştır. Yaşamının sonlarına doğru ünlü eseri Don Quijote (Don Kişot)'u hapishanede kaleme almıştır ve bu eseri sayesinde tüm dünyada tanınmıştır. Eserde yazarın kendi hayatıyla alay ettiği ve kahramanla aralarında çokça benzerlikler olduğu görülür. Don Kişot dünyanın en çok okunan eserlerinden biridir ve 38 dile çevrilmiştir.

Ayrica Madrid, bugun büyüklüğüne göre en çok sanat müzesi barındıran şehirlerden biri durumunda.




Museo Reina Sofía museoreinasofia.mcu.es
Museo del Prado museoprado.mcu.es
Museo Nacional de Ciencias Naturales http://www.mncn.csic.es/
Thyssen Bornemisza http://www.museothyssen.org/
Museo Postal y Telegráfico http://www.correos.es/
Museo Nacional de Ciencia y Tecnología mnct.mcyt.es
Museo de América museodeamerica.mcu.es
Museo de Calcografía Nacional http://www.calcografianacional.com/
Daha fazlasi icin asagidaki linkten bilgi alabilirsiniz...


Turistler icin şehirde gezmenin en iyi yolunun metroya binmek yada yürümek oldugunu soyleyebiliriz.Trafik ozellikle turistlerin oldugu yerlerde oldukca yogun.
Plaza Mayor
Plaza Mayor: XVII. yüzyılda yapılan ve kemerlerin çevrelediği tarihi meydan. Bugün de orijinal dokusunu aynen koruyor. III. Felipe'nin iktidarında 1619'da tamamlandı. Habsburg hanedanı 1700’e dek Madrid’in tarihine damgasını vurdu ve kentin en eski bölümü San Francisco el Grande, Sol, Plaza Mayor ve Palacio Real tarafından çevrelenen alan, şimdi Habsburg’ların adına atfen ‘Los Austrias’ olarak anılıyor. Gerçekte Plaza Mayor Habsburg’ların gerçekten hak iddia edebileceği az sayıda yerden biri. 1990’larda eklenen parlak duvarlarıyla şık kemerli meydan, emperyal Madrid’in en büyük festival ve törenlerinin; karnaval ve boğa güreşlerinin gerçekleştiği yerdi.Simdilerde, pazarları madeni para ve pul koleksiyoncuları pazarlarına ve fiesta zamanı canlı dans gruplarına ev sahipliği yapıyor. Burada turistler geleneksel dükkanlar etrafında dolaşıp karşı konulmaz kaldırım kafelerinde bir kahve içmeye geliyor. III. Felipe'nin atlı heykeli meydanın ortasında.
























Puerta de sol meydanı,


Madrid'in kuzeyindeki bu cadde tarihsel goruntusuyle sehrin en popular alış-veriş merkezidir.
Gran Via caddesi,

Kraliyet Sarayı ...
Buralar alışveriş, yemek, eğlence ve kalabalığa karışmak için en turistik bölgeler.Hemen arkasindan Burbon bolumu basliyor.Burada muhteşem Prado müzesi, Dünya'nın en önemli müzelerinden biri olan, 19 Kasım 1819'da Jean de Villanueva'nın yapmış olduğu yapıda hizmete giren Prado Müzesi, krallık koleksiyonlarının biraraya getirilmesiyle oluşturulmuştur.
İspanyol ressamlarının (El Greco, Velazquez, Goya, vb.) ve Hollanda ressamlarının (Bosch, Rubens, vb.) pek çoğunun yapıtlarının yanı sıra, birçok heykel, çizim vb. sanat yapıtı içermektedir.
Museo Nacional del Prado
Thyssen-Bornemisza müzesi,Cibeles meydanı












çok muhteşem bir park olan El Retiro parkı,
Merkez Bankası binası, Borsa binası,


















Puerta de Alcala isimli törensel geçiş kapısı,


Madrid’in en lüks oteli olan Ritz bulunmakta.Şehrin daha yukarı kısmında ise Castellana bulvarı,
Colon Meydanı,
Galdiano müzesi, lüks alışveri caddesi Serrano’nun bulunduğu geniş caddelerden oluşan , 19. yüzyılda gelişmiş daha modern bir bölüm bulunmakta.

Metro ile gezmeye devam ettiginizde Sömürgecilik döneminden kalan eserlerin sergilendiği America Müzesi, mini-Manhattan diye tanımlanacak Azca bölümü,
105,000 kişilik devasa Bernabeu stadı,

Estadio Santiago Bernabeu : İspanya'nın Madrid şehrinde 1947 yılında yapılan stadyum. Bu stadyumun ev sahibi takımı Real Madrid'dir.
İnşaat çalışmaları 27 Ekim 1944´de başlar. Aralık 1947'de törenle açıldığında ilk isim olarak Estadio Chamartín seçilmiştir. 4 Ocak 1955'de ise Real Madrid, stadın adını bugünkü ismi olan Estadio Santiago Bernabéu olarak değiştirir.
Stad kapasitesi değişkenlik göstermektedir. 1953'de 120.000'e ulaşmıştır. Stadın yenilenme çalışmaları esnasında kapasitesi azaltılmıştır. Bunun nedeni UEFA standartlarındaki stadların tamamen koltuklu olmasıdır. Bugünkü kapasitesi 80.000'in biraz üzerindedir.
Stad yapıldığından beri, Real Madrid maçlarının yanısıra, çok önemli uluslararası turnuvalara ve final maçlarına ev sahipliği yapmıştır. Metro bağlantısı mevcut olan stad Madrid´in iş ve ticaret bölgelerinden birinde bulunmaktadır.
Ayrıca bu stat 2010 UEFA Şampiyonlar Ligi finaline ev sahipliği yapacaktır.



Diger stadyumlar ise:Vicente Calderon(Atletico Madrid-1966)3. Nuevo Vallecas(Rayo Vallecano-1977)





















ve Ispanya´nin en büyük ve muhteşem arenası Plaza de Toros Las Ventas,
Dünyanın en önemli boğa güreşi arenası olan Plaza de Toros de Las Ventas’ta Mart’tan Ekim’e kadar her Pazar corrida’lar (boğa güreşleri) yapılır. Mayıs ayında, Fiestas San Isidro sırasında ise her gün boğa güreşi yapılır. 15’er dakikalık altı faena’dan oluşan üç bölümlük gösteriler ya boğanın ya da ki buna daha az rastlanır, matadorun ölümüyle son bulur.


Ayrica icerisinde bir hayvanat bahçesininde bulunduğu Casa de campo, Aswan barajı yapımı sırasında gösterdikleri yararlılıkdan dolayı İspanyollara verilmiş Mısır tapınağı Debod´u gorebilirsiniz. Madrid’de yaşam sadece sanat ve tarihi eser değil tabiiki. Endülüs’te daha da farklı olmakla birlikte Madrid’de de çok enteresan bir yaşam var. Sene boyunca devam eden festivaller, konserler ve flamenko gösterileri dışında özellikle yaşam stili ve yemek kültürü çok dikkat çekici.




Madrid’de de Ispanya´nin genellikle tamaminda yenilen 2 tip kahvaltıyi gormek mumkun;


biri sabah evde kahve ve yanında bir ekmek yada kurabiyeyle yapılan diğeri ise saat 11 civarı bir bar veya cafe’de kahve veya bira eşliğinde

Churros (bir cesit tatli)
Tortilla (omlet), Bocadillo (sandöviç) yenerek yapılan. Yemek saat 13.00-16.30 arası geniş bir zaman diliminde yenmekte.Bu bölümde ilk önce bir barda alınan tapas (meze) ve şarap sonrası ana yemek için bir lokantaya gidilmekte. Akşamüstü ise özellikle uzun alışveriler sırasında sıkça kahve ve çay molası verilmekte. Eve dönmeden önce gene bir tapas ve içki seansı var. Daha sonra 21.00-24.00 arası değişen saatlerde başlayan yemek sözkonusu. İspanyollar kesinlikle dışarıda yemeğe çok düşkün onun için günün bir çok saatinde barlar, cafeler, lokantalar dolu.Madrid’de neler yemeli; Valencia’nın yemeği olan ve bir çok çeşidi bulunan
Paella,


karışık kızarmış deniz ürünleri tabağı Fitura de Pescado, sarımsak çorbası Sopa de Ajo, ekmek, sarımsak, biber, domates ve salatalıktan yapılan Gazpacho çorbası, Boğa kuyruğundan yapılan Rabo de Toro,

çok değişik bir köfte olan Albondigas
,
farkli çeşitleri ile Tortilla, Kalamar, Serrano jambonu,
Mancehogo peyniri,


Zeytin, Közlenmiş biber salatası Ensalada de Pimientos Rojos. Bu güzel yemeklerin yanından Rioja Kırmızı veya Penedes beyaz şarapları, lokal biralar, nefis tatlı şaraplar (Fino sherry),
Sangria



ve özellikle kahve sevenler için mutlaka sütlü kahve ( Cafe con leche)Madrid´de meyhane kültürü gelişmiş oldugundan 80’den fazla antik meyhane taberna adı ile halen faaliyette...Alışveriş sevenler için zeytinyağı, tekstil, özellikle deri çanta, peynir, yelpaze, seramikler ön planda. El Corte Ingles her yerde yaygın ve genelde oldukça çok çeşit sunuyor. Zara, Mango, Berskha ve diğerleri...Özellikle tax free alışveriş ile çok iyi fırsatlar yakalanıyor. Şehrin hemen yakınında Laz Rozas Village enteresan bir outlet.


İKLİM:İklim olarak tipik bir karasal iklim yaşanmaktadır.Bunun nedeni ise Madrid şehrinin denizle bir bağlantısının olamaması ve yüksek bir rakıma sahip olmamasıdır.Akdeniz ikliminden uzak bir görüntü sergiler ancak yazları oldukça sıcak ve kavurucudur, sıcaklık bazen 38°C'ye kadar ulaşır. Yıllık ortalama sıcaklık 5-24°C arasında değişir.


EKONOMI : Madrid'de ekonomi agirlikli olarak bankacılık ve sigortacılığa dayanir, ulaşım ağı merkezidir ve turizmden kaynaklanan gelirler de önemli oranlardadir. İkinci Dünya Savaşından sonra sanayi gelişmiş, imalat sektörünün de ağırlığı artmıştır. Başlıca sanayi mamulleri arasında, demiryolu gereçleri ve traktör yapımı, dönüştürme metalurjisi, elektrikli gereçler yapımı, besin sanayii, tekstil, kimya, plastik maddeleri işleme, optik eşya, otomobil ve kamyon motoru yer alır.
ULAŞIM:Madrid’de ulaşımınızı otobüs, tren, metro gibi size sunulan seçeneklerle sağlayabilirsiniz.Çok geniş bir metro hattına sahip olan kentte olaşım, çok daha kolay bir hal almaktadır.Metro nun kuruluşu 17 Ekim 1919’a dayanmaktadır(3.5 km.).Şu anda ise bu hattın uzunluğu yaklaşık 76.6 kilometredir.Ulaşımda ayrı bir seçenek olan trenlerin kullanılması da mümkündür.Tren seferleri de çok yaygın olarak düzenlenmiştir.Servisler sabah 06:00 da başlayıp yine sabahın erken saatleri olan 02:00 a kadar sürmektedir.Eğer otobüsten faydalanmak isterseniz 24 saat sefer yapan otobüsler de son derece rahat ve konforludur
KONAKLAMA:Madrid’de oteller, moteller, hosteller, apartlar size son derece konforlu ve aynı zamanda güvenli konaklama imkanları sunar.Bu kentte super De Luxe olarak 9 adet otel bulunmaktadır.Başkentte konaklama fiyatlarının ucuz olduğu söylenemez.Buranın bir turizm bölgesi olduğu düşünüldüğünde fiyatların da aynı oranda yükseldiğini görmek mümkündür.Ortalama bir 5 yıldızlı otelde kişibaşı bir gece konaklamanın maliyeti (HB) yaklaşık 120 dolar civarındadır.Madrid’de daha ekonomik konaklamanın en iyi yöntemlerinden birisi moteller ya da pansiyonlardan yararlanmaktır.
EĞLENCE:Madrid aynı zamanda tam bir eğlence şehri görüntüsü de sergilemektedir.Metropol olmasının vermiş olduğu birtakım olanaklarida gormek mumkun: yüzlerce kafe, disko, bar, restoran ve gece kulüpleri insanı adeta bu büyüleyerek içerisine çekmektedir.Sabah saat 04:00’de trafiğe sıkışıp kalırsanız şaşırmanıza hiç gerek yok.Bu koca metropol yıllardır bu tip manzaralara alışkındır.Birçok Avrupa’lı Madrid’in eğlencenin de başkenti olduğunu öne sürmektedir.Kışı yağan kar,insanları bu güzel manzarayı izlemeye davet etmek üzere bulunan Café Gijon’a sürüklemektedir.Bu mekan kış mevsiminin en gözde mekanlarından birisidir.Yazın ise durum daha farklı bir hal alır.Yazin gözde mekanları ise Teras Barlardır.Bu mekanlar çok revaçta olup, Paseo de la Castellana’dır.


BOĞA GÜREŞLERİ:Kuşkusuz İspanya ve Madrid denilince akla gelen en önemli aktivitelerden biri de Boğa Güreşleri’dir.Boğa Güreşleri en önemli ve en büyük arena olan Las Ventas Bullring’de düzenlenir.Bu sporun tarihi yüzyıllar öncesine dayanır.Sezon Mart ayında açılır ve Ekim ayının sonuna kadar sürer.Boğa Güreşleri saat 19:00 da başlar.Biletler 2 gün öncesinden satışa sunulur ve fiyatları asagi yukari 6-7 euro ile 100 euro (ve daha fazla) arasında değişir.Ancak Boğa güreşleri Avrupa’da olduğu gibi İspanya’da da tartışma konusudur.Bu güreşlerin varlığı halkı ikiye bölmüştür.Birçok İspanyol bu geleneksel sporu gerek insan gerekse hayvan haklarına karşı yapılan bir saygısızlık ve haksızlık olarak değerlendirmektedir.




ÜNİVERSİTELER:


Devlet Üniversiteleri:Alcalá, Autónoma, Carlos III, Complutense, Politécnica y Rey Juan CarlosÖzel Üniversiteler:Alfonso X el Sabio, Antonio de Nebrija, Camilo José Cela, Europea de Madrid, Francisco de Vitoria, Pontificia Comillas de Madrid, Pontificia de Salamanca en Madrid y San Pablo-CEU


FESTİVALLER:Madrid’de festivaller ikiye ayrılır:Dini ve Milli.Bazı festival isimleri:Pos de MagoSan İsidroLa PalomaLa Almudcena.
Madrid ... Sadece denizin eksik, belki masal caginda oda vardi...ve boylece bavulunuzda hatirasiz gezmeniz gereken bir yer....Butun bu renkleriyle, gorulmeye deger bir sehir ....

24 Eylül 2008 Çarşamba

Hispanatolia- Türkler ve İspanyollar için- Facebooktayiz...






Türk-İspanyol ilişkilerini gerçekleştirmek için yola çıkmış olan bir haber portalı


Portal Informativo Turco-Español www.hispanatolia.com



Hispanatolia’nın temel hedefi olan Türk ve İspanyol kamuoylarını birbirine yakınlaştırmak suretiyle, iki ülke arasında mevcut mükemmel ilişkilere hem katkıda bulunmak, hem de sağlam bir toplumsal temel oluşturmak amacıyla bu yeni grubu oluşturduk. Bu grup, Hispanatolia ailesinin mensupları olan sizlerin, dilerseniz;İspanya ve Türkiye ile ilgili her türlü anınızı varsa resimlerinizi veya siyasal, kültürel veya ekonomik bir konudaki bilgilerinizi veya görüşlerinizi paylaşabilmenizi sağlamaya yöneliktir.Dolayısıyla bu bölümü yaşatacak olan sizlersiniz. Yazı veya resimlerinizi bekliyoruz. Ama yukarıda değindik; bu grubun gerçek sahibi siz olduğunuz için, grubun tasarımında da sizden gelecek öneriler bize ışık tutacak...




İlginize teşekkürler...


GELENEKSEL İSPANYOL TATLISI: LECHE FRİTA





.... Selda ÖZÇER´in kaleminden...


Tam Türkçe karşılığını "kızarmış süt" olarak verebileceğimiz bu tatlıya, eğer bir benzetme


yapmak istersek, İspanyol usulü kazandibi diyebiliriz. Bu benzetmeden de tahmin edebileceğiniz gibi, "leche frita" yoğun kıvamda pişirilmiş bir tür muhallebidir. Ancak daha sonra yağda kızartıldığından, sunum aşamasında farklılaşmaktadır. "Leche Frita"nın kökeni tam olarak bilinmemektedir. Birçok bölge bu geleneksel ve çok sevilen tatlının özgün tarifinin kendilerininki olduğunu iddia etmektedir. Hal böyle olunca; bölgeler itibariyle içine konulan malzemeler de değişebilmektedir. Bununla birlikte, San Sebastian kentinin bu tatlının orijini olması büyük olasılıktır. Pamplona ise, limonlu "leche frita" tarifiyle ünlüdür. Ancak Leche Frita, aslında tüm Castilla-Leon bölgesinin ve özellikle Salamanca’nın da en geleneksel tatlılarından biridir. Bu tatlının en önemli özelliği, bir ev tatlısı olması ve genellikle evlerde yapılmasıdır. Nitekim bazı pastanelerin ve restoranların mönülerinin de "ev tatlıları" kategorisinde yer aldığı görülür. Yapılışı bölgeden bölgeye değişiklikler gösterebilmektedir. Hatta aynı bölge içinde dahi yıllar boyunca nesilden nesile aktarılmış olmasından kaynaklanan farklılıklar olabilmektedir. Sunum şekli de farklılık göstermekle birlikte, genellikle 1- 2 cm kalınlığında, 3- 5 cm. büyüklüğünde, kare veya dikdörtgen şekillerde kesilir. Una ve yumurtaya bulanarak kızartıldığı için rengi altın sarısı, içi yoğun krema kıvamındadır ve toz tarçınla karıştırılmış toz şeker veya pudra şekeri serpilerek sunulur. Bununla birlikte, günümüz modern mutfağına, yanında naneli veya limon yada portakal aromalı dondurmalarla, portakal şekerlemeleri veya portakal sosları ve ince yaprak bitter çikolatalarla birlikte servis yapan şeflerle yeniden girmiştir. Bu lezzetli tatlının kalorisi, 100 gr. için yaklaşık 200 k/cal olup, bir tatlı olarak oldukça düşüktür. En yaygın olarak yapılmakta olan bir Leche Frita tarifini aşağıda veriyoruz.




LECHE FRİTA için gereken malzeme:




Yarım litre süt 7 çorba kaşığı un ve 2 çorba kaşığı mısır nişastası karışımı 2 yumurta sarısı (isteğe bağlı) 4 çorba kaşığı toz şeker Yarım limon kabuğu 1 tarçın çubuğu 2 yumurta Yaklaşık çeyrek litre zeytinyağı Toz tarçın ve pudra şekeri




Hazırlanması:


1. 7 çorba kaşığı un ve 2 çorba kaşığı mısır nişastasını karıştırdıktan sonra, bu karışımdan 6 kaşık süte eklenir ve iyice erimesi sağlanır. Daha sonra toz şeker, tarçın çubuğu ve limon kabuğu da eklenerek tencere ateşe konulur ve topaklanmaması için hiç durmadan karıştırarak kaynatılır.


2. Kaynadıktan sonra muhallebi kıvamına gelinceye kadar kısık ateşte 3-5 dakika kadar karıştırmaya devam ederek pişirilir.


3. Ateşten alındıktan sonra, ılınıncaya kadar karıştırılmaya devam edilir ve içindeki limon kabuğu ve tarçın çubuğu çıkartılır (İsteğe bağlı olarak 2 yumurta sarısı ilave edilerek iyice karıştırılır) ve 1,5 – 2 cm. yi geçmeyecek kalınlıkta olacak şekilde bir tepsiye dökülür ve en az 2 saat dinlenmeye bırakılır.


4. İyice soğuduktan sonra tepsiye dökülmüş olan muhallebi artık sertleşmiş olacağından, keskin bir bıçakla 3-5 cm. büyüklüğünde ve arzuya göre kare dikdörtgen veya baklava dilimi seklilerinde kesilir.


5. Kesilen küçük parçalar, önce ilk başta hazırlamış olduğumuz un ve mısır nişastası karışımından kalan 3 kaşık un karışımına, daha sonra iyice çırpılmış olan yumurtaya bulanarak iyice kızdırılmış bol zeytinyağında, her iki tarafı da altın renginde kızartılır.


6. Leche Frita sıcak veya soğuk olarak servis yapılabilir. Sıcak servis tercih edilirse, leche frita hazırlandıktan sonra bir süre sıcak fırında tutulabilir ancak üzerinin fazla yumuşamaması bir parça kıtır olması gerekir. Her iki durumda da servis yapılırken üzerine pudra şekeri ve tarçın serpilir.




Daha spesiyal bir sunum için kaliteli bir likör veya konyakla flambe yapabilirsiniz.




Afiyet olsun!




Tesekkurler Selda ÖZÇER